6

40 6 0
                                    

Yirmi Dördüncü Mektup

Erbabınca bilinen ve mahalle çocuklarının arkadaşlarına üstünlük sağlamak amacıyla kullandıkları hatta şaka vesilesi yaptıkları tekerlemeler vardır. Meselâ:

– Elindeki ne?

– Vişne!

– (Birdenbire ve sevinerek) At gibi kişne!

Veya:

– Şu görünen ne?

– Bulut!

– Sen bunu unut!

Veya:

– Denizde yüzen ne?

– Balık!

– Hay koca alık!

Veyahut:

– Bu kaç?

– Dokuz.

– Başına demir topuz, gibi soğuk esprilerle her zaman karşılaşılabilir. Fakat ta yedisinden yetmişine kadar devam eden bu merak, genel olduğu kadar doğal da olduğu için bunlara benzer ve yeniden yeniye dillerde dolaşmaya başlayanlardan birkaçını şuracığa yazıyorum:

– Bu ne?

– Şirketin yeni ilânı!

– Yok, yok. İdare plânı.

– Elindeki ne?

– Tütün paketi!

– Yok, yok. Fışkı demeti.

– Ne götürüyorsun?

– Meyve suyu şişesi!

– Yandı ciğerimin köşesi!

– Ne okuyorsun?

– Hayat-ı Matbuat!

– Bayattır, bayattır, bayattır, bayat!

– Haftalıklardan ne var?

– Servet-i Fünûn!

– Aklı kısa saçı uzun.

– Daha başka?

– Malûmat.

– Durma hemen uykuya yat.

– Ne olmuş, ne olmuş?

– Tirebolu önünde Hasan Paşa.

– Oturmuş mu taşa?

Taze Havadis

İdare-i Mahsusa'nın Haydarpaşa'ya işleyen, oldukça yavaş hareket eden ve Hereke adıyla anılan, uzun enleme bacalı ve sekiz numaralı vapuru, geçenlerde Selimiye önlerinde aheste aheste gitmekteyken nasılsa makinesinin bozulmasıyla yürüyemez hale gediğinden garibanın tedavi edilmek üzere Çürüklük eczanesine bırakılacak olduğu, on bir numaranın kaptanı tarafından kardeşlik hatırına bildirilmiştir.

Yirmi Beşinci Mektup

Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak, adeta doğal bir ihtiyaç haline geliyor. İnsan Boğaz'da yükseldikçe yükseliyor. Ben bile, kısa zaman için Göksu'yu bırakarak, Sular'a doğru aktım. Büyükdere'de biraz oturup karnımı doyurayım diyerek, uzunca bahçesi denize kadar uzanan bir lokantaya girdim. Sofrada alafranga, beyaz, kar gibi örtü. Takımlar temiz. Ortada bir liste.

Ben zaten deniz havasını bilirim. Beni her zaman acıktırır. Gereğinden fazla masrafa sokar. Listeyi ele alır almaz, içindekilerin her birinden birer tabak yemek istedim. Ne de güzel, ne de ustalıkla yazılmış:

Şehir MektuplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin