Ara Bölüm 2

23.7K 1.3K 321
                                    


Ares ile Belgin özel bölüm. Okumadan geçebilirsiniz ama bence bir göz atmadan bırakmayın derim.

Bengisu matematik ödevini yapmışsındır umarım...

*
*

1.5 Ay Önce, Belgin'den

Kollarımı göğsümde birleştirmiş bir halde camdan yolu seyrederken Ares'in ara sıra üzerimde dolaşan bakışlarını hissedebiliyordum.

Daha dün ona 'havlayan köpek ısırmaz' restimi çekmiş, beni erkek arkadaşımın getirdiğini söylemiş kendimi zirveye taşımıştım.

Fakat gecenin sonunda Gaye'yi arayarak beni almasını istediğimde kendimi Ares'in arabasında bulmayı beklemiyordum doğal olarak.

Gaye arabasını bakıma vermişti. Kendime bir taksi çağırabileceğimi dile getirdikten sonra da bu saatte taksiye güven olmayacağını, beni aldıracağını söylemişti.

Kesinlikle karşımda Ares'in arabasının belireceğini bilsem kabul etmezdim.

Ares'e karşı nefret beslemiyordum ancak uyuz oluyordum. Garip bir çekiciliği vardı ki bu benim hiçte hoşuma gitmiyordu.

Çapkın erkeklerin yaydığı enerjide her zaman bir tatlılık vardır ve bu enerjiye kapılıp gitmemek için mesafenizi hep korumalısınız.

"Çok suskunsun, hayret," diyerek aramızdaki gergin sessizliği bozduğunda omuz silktim hafifçe.

"Seninle konuşacak bir şeyim olmadığındandır."

Dudaklarından alaycı bir gülüş fırladı. "Havlamayı bıraktım diyorsun."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Bir gün fena ısıracağım bir daha beni gördüğünde yolunu değiştireceksin, ayağını denk al diyorum."

Dudaklarını büküp kaşlarını kaldırdı, "Vaov." Tekrar güldü. "Erkek arkadaşını ısır sen." Yüzündeki gülüş sahteleşti.

Sırıtma sırası bendeydi. "Isırmadığımı nereden çıkardın?"

Arabanın hızı yavaşladı önce, Ares'in aralık kalan dudakları sırıtışımı daha da genişletirken rahatça arkama yaslanarak bu anın tadını kaçırdım. Nasıl da kalmıştı ama göt gibi...

"Her önüne geleni ısırır mısın sen öyle?"

"Beni kendinle karıştırma, Kayalı. Her önüne gelene mavi boncuk dağıtan sensin."

Araba bu sefer hızlandı. Direksiyonu tutan eli sıkılaştı.

"Adım çıkmış dokuza, inmiyor sekize," diye söylendi. "Çapkın zamanlarım olmuştu, evet, ama bir süredir o kadar masumum ki... hakkımı yeme."

"Çapkınlık..." Burun kıvırdım. "Böyle söyleyince daha tatlı bir şey canlanıyor insanın gözünde. Hani yaz dizilerinde çapkınlık yaparken birine tutulan bad boylar olur ya, hah, tıpkı onlar gibi şirin senaryolar falan." Bakışları hafifçe bana döndü sorgularcasına. "Ama gerçek hayatta çapkınlık değil yavşaklık demek daha doğru bence." Gözlerimi onun gözlerine sabitledim. "Tam uymuyor mu sence de?"

Bozuntuya vermeden cıkladı. "Halk arası söylemlerde uyuyor olabilir ama sözlüğe bakmanı tavsiye ederim. Çapkın; geçici aşklar peşinde koşan, yavşak; sirke ya da geveze, yılışık. Tam da uymuyor yani."

Sinirle dişlerimi sıktım. Soktuğum laf yerini bulmayınca bir yanım hep eksik kalıyordu. Üç gece bunu düşünerek uykuya dalamayacağıma yemin edebilirim.

Pembe Düşler Mahallesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin