XXI- "Kediler ve Raconlar"

107K 5.8K 10.2K
                                    


Elimin altındaki teraryumun her bir ayrıntısını dikkatle izlerken gülümseyerek derin bir iç çektim. Kalbim ağzımda atıyordu. Hala ve hala. Isınmış düzleştiriciye homurdanarak bakarken, geç kalacağımı farkında varıp ona uzandım usulca ama gözüm hala teraryumdaydı. Ne ince düşünceli bir adamdı...

Yunus; seni nasıl sevdiğimi anlatmak istesem, yine senin beni sevişinden kurarım cümlelerimi...

Aynaya değil de önümdeki hediyeye bakarak saçlarımı düzleştirmeye çalışırken aniden bir ses kapı eşiğinden telaşla cıkladı ardı ardına. Gözüm aynadan sesin kaynağına ulaşırken Suna annem korkuyla bana bakıyordu. "Yakacaksın kendini!" dedi telaşla. Ellerindekileri tamamen bırakıp bana ilerken "Ver ben hallederim. Derin çok ince geçen sefer yaktığında ne çok acı çektiğini ne çabuk unuttun!" diye bana kızmakla sitem etmek arasında gidip gelen bir sesle elimden düzleştiriciyi aldığında göz göze geldik aynadan.

Ben hala sırıtıyordum...

Bu halime bakınca o az buçuk olan kızgınlığı da aktı gitti o da gülümseyip burnumu sıktı. "Bakma öyle leyla leyla!" derken dudaklarımı ısırdım içimde sürü sürü kelebek uçuşturan şeyi gösterdim.

"Çok güzel değil mi?" diye sordum içim içime sığmazken. Annem elindeki düzleştiriciyi saç tutamlarımda gezdirmeye başlarken başını salladı gösterdiğim yere bakıp.

"Çok güzel." dedi hiç düşünmeden. Dudaklarımı ıslatırken "Biliyor musun?" diye sordum. "Gidip olduğu gibi hazır almamış. Her bir parçasını ayrı ayrı alıp kendisi yapmış. Topağına, üzerindeki taşa kadar. Benim için." son kelimeyi kurduktan sonra iç geçirdim. Benim için...

Annem aniden "Seviyor seni." dediğinde içimde bir şeyler şahlandı bir kedi gibi mırıltı döküldü dudaklarımdan.

"Değil mi, değil mi, değil mi?" diye sordum hızlanan kalbimle.

"Sanki benim onaylamama gerek var." derken munzur munzur ona baktım. Benim muhtemelen dalıp gitmelerimle çok uzun zamanda yapacağım saçları o hızlı hızlı yapıyordu. Bir an aniden ona döndüğümde düzleştiriciyi uzaklaştırdı benden.

"Sevdin değil mi sen de? Sevdin, sevdin.." sesim daha çok 'hadi hadi sevdin, itiraf et' dercesine çıkmışken yanağımı sıktı. "Çok efendi." dedi gülerek. Beni omuzlarımdan tutup önüme döndürdü ve devam etti saçlarıma. "Çok saygılı. Başarılı, zeki bir çocuk." derken başımı salladım hızlı. "Aynı zamanda yakışıklı." dedim kendimi tutamayarak.

Annem güldü bana kaçamak bir bakış attı. "Sen kızıl, o buğday tenli. Yakışıyorsunuz." dediğinde yüzümdeki şapşal ifade dağıldı. "Buğday?" diye sordum garipçe. "Anne sarışın." diye düzelttim.

Buğday esmerle beyaz tenli arasında olan bir ten rengi değil miydi? Ben mi yanlış hatırlıyordum? Ki Yunus sarışındı. Kumral bile değildi.

"Sarışın mı?" diye sordu annem garipçe. "Kızım delirdin mi sen, ne sarışını?" ben ne kadar şaşırdıysam onun söylediğine o da o kadar şaşırmıştı. Ne oluyordu?

"Anne sarışın ya," diye ısrar etmeye devam ettim. Yani benim erkek arkadaşımı benden daha iyi tanıyacak hali yoktu ya? "Hatta anne tarafı da baba tarafı da göçmen demiştim. Kumral bile değil sarışın. Sen iyi misin?"

İkimizde birbirimize oldukça söylediklerimizden emin bir şekilde bakarken "Göçmen mi?" diye sordu annem. Çok başka kişilerden bahsediyor gibiydik. Ama ben annemle tek bir kişiyi tanıştırmıştım. O da Yunus'tan başkası değildi. "Nasıl göçmen, hani u-" aramıza annemin teraryumun yanına koyduğu telefonunun sesi girdiğinde bakışlarımız oraya devrildi. Telefona ben yönelirken ekrandaki ismi göz ucuyla okuyup anneme uzattım. Hastaneden arıyorlardı.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin