t e n

8.2K 340 69
                                    

multimedyada ki resim

feels

ölüyom

Calum’a bakakalmıştım. O ise neredeyse bayılacak şekilde orada dikiliyor ve bana bakıyordu.

Yavaşça ona destek olduktan sonra “Lanet olsun, ne oldu?” diye fısıldamıştım. Tüm yükünü üzeime verirken, onu buraya kimin getirdiğini düşünüyordum. Yalnız gelmiş olması imkansızdı. Ayakta duracak, gözlerini açacak gücü bile yoktu. Belki de son güç tanelerini yanıma gelmek için kullanmıştı? Kim bilirdi? Onu yavaşça odama sokup, kapıyı kapadıktan sonra yatağıma yatırdım. Ağzından küçük bir inilti döküldüğünde, suratımı buruşturarak karşılık vermiştim.

“Kimmiş?” diye bağırdı annem. Gözlerimi  Calum’dan ayırmadan, yutkundum ve titrek bir nefes aldım.

“Calum, anne. Hasta olmuşta, evde de bakabilecek kimse yokmuş, buraya gelmiş.”

“Ah, dur bir geçmiş olsun diyeyim.” Dediğinde sesin yaklaştığını fark etmiştim.

“Anne, gerçekten gerek yok, şu anda oldukça halsiz ve kötü durumda. Ateşi çok yüksek. Ben halledeceğim tamam mı?” dediğimde ellerim stresten titremeye başlamıştı. Calum’ı görürse hesap veremezdim. Kapının yanına gidip kilitledikten sonra annemin “Olur mu öyle şey!” diye bağıran sesini duydum.

“Lütfen, çok halsiz. Uyudu bile.” Diye bir yalan söylediğimde, Calum kıkırdamış ardından ise inildemiş ve okkalı bir küfür savurmuştu.

“Öyle olsun, yarın geleceğim!” dedikten sonra annemin sesi kesildi. Yavaş adımlarla tekrar yatağın yanına yaklaştım ve yavaşça yatağın başına oturdum. Yüzünden hala kanlar akıyordu ve bu da benim biraz daha endişelenmemi sağlıyordu. Elimi yavaşça karnının üzerine koyduğumda, tekrar inlemişti. Kaşlarımı çatarak ona baktıktan sonra tişörtün uçlarından tuttum ve yavaşça yukarıya kaldırdım.

Karnında küçük bir kesik ve tekme atıldığını belli eden kocaman çürümüş bir morluk vardı. Gözlerimi kırpıştırıp ona baktıktan sonra yutkundum.

“Calum, lanet olsun ne oldu?” diye mırıldandım.

“Yüzümü temizler misin lütfen?” dediğinde zorlukla, şoktan çıkamadığım için bunu unuttuğumu fark etmiştim. Yutkunarak onay verdikten sonra hızla odamda bulunan ecza dolabının yanına gittim ve pamuk, tentürdiyot ve gazlı sargı bezi aldıktan sonra Calum’ın yanına geri döndüm. Ardından küçük bir tasın içine su doldurdum ve baş ucuma koydum. Hızla ona döndüğümde, zorlukla açtığı gözlerinin arasından bana bakıyordu.

Pamuğu suya sokup kurumuş kanları temizlerken, her seferinde inliyordu. Yüzünün her tarafında yaralar vardı. Kanları sonunda temizlediğimde, hala açık olan, kaşının hemen üzerinde ki yaradan hala kanlar akıyordu. Orayı tekrar temizledikten sonra bir pamuk buldum ve bastırdım.

Bu hareketim üzerine eli refleks olarak elimi bulup sıktıktan sonra inledi. Dişlerini sıktığını kasılan çenesinden anlayabiliyordum. Canının acıdığını tahmin edebiliyordum. Ama kanamanın durması için, bu şarttı. Gözlerimi vücuduna çevirdim. Tişörtü çıkarmış ve yere atmıştı. Karnında ki kesiğin kanaması durmuştu ama oradan akan kanlar çarşafı da kirletmişti. Ayrıca nefes alıp verirken bile acı çekiyor gibi görünüyordu. Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladığında, hassaslığımdan nefret ederek boğazımı temizledim ve kendime gelmeye çalıştım. Calum’a döndüğümde, hala bana baktığını fark ettim.

Elini, elimin üzerinden hala çekmemişti ve sıkıca tutmaya devam ediyordu. 

“Ne oldu, Calum?”

itaat // c.h.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin