17~"Çok korkmuştum, bu yüzden ağladım sanırım."

1.2K 166 222
                                    

Geçmiş, bazen tozlu bir takvim yaprağından çok daha fazlası olabilirdi. Daha derin bir anlamı, unutulmayacak kadar çok mutluluğu yahut üzüntüyü içinde barındıran bazı geçmiş tarihler, insanları her tekrarında o güne götürecek kudrete sahipti.

Wang Yibo içinde böyle zamanlar vardı. Ancak o, geçmişe diğer insanların verdiği güçten daha fazlasını vermişti. Bu yüzden bir gün değil, neredeyse her gün kısa bir süreliğine de olsa geçmişe gidiyor, bütün hatıraları baştan yaşıyor ve geri geliyordu. Parça parça, bölük pörçüktü her şey. Bir an annesiyle bahçede gezindiği bir anının içindeyken, devamında babasının merhametten yoksun tavırları altında çocuk bedeninin titrediği zamanları yaşıyordu.Üzerinden yıllar geçmişti, bugün tam 20 yaşındaydı. Lakin babasıyla ilgili her şey hala omuzlarını kaskatı bırakıyor ve kulaklarını kapatarak, kuytu köşelere kaçmak istemesine neden oluyordu.

Zhan arabayı onun titreyen elleriyle verdiği adrese son hızla sürerken, yanındaki çocuk hiç iyi değildi. Konuşmuyordu. Baştan sonra titriyor, beynini ele geçiren anılar karşısında küçücük kalıyordu.

"Yibo, iyi misin?"

Yibo elleriyle yüzünü kapattı. 12 yıl önce, aynı şekilde okuldan çıkıp evine geldiğinde beklemediği şeyler görmüştü çocuk gözleri. Yeniden beklemediği şeylerin ortasına düşmek istemiyordu.

Zhan, Yibo'nun verdiği adresteki evi ararken, Yibo "Burada dur."dedi.

Önünde durdukları yer üç katlı mütevazi görünüme sahip bir evin önüydü.Bahçesi kocamandı ama bomboştu. Arabadan dışarı çıktıklarında ve hızlı adımlarla eve yöneldiklerinde Zhan kısa bir an bahçede şakayıkların dolu olduğunu hayal etti. Onların ortasına Yibo'yu koydu, dimağı durdu.

"Gege."

Yibo durup kendisine seslendiğinde zihninde oluşan görüntüyü daha sonra hatırlamak için iyi bir yere sakladı ve küçük olana baktı. Onun yüzündeki tereddütü bir usta gibi okudu ve onu onaylamadı. Küçük olan onun eve gelmesini istemiyordu.

"Hayır,seni yalnız gönderemem, bırakamam. "

Yibo hala tereddüt içinde bocalarken onun elini tuttu ve apartmanın içine doğru sürükledi. " Her ne olursa olsun, birlikte halledeceğiz."

Merdivenleri hızlı hızlı çıktıkları sırada Yibo, bir arada olan ellerine baktı. 12 yıl önce de böyle bir el tutsun istedi ellerini. O zaman belki de bu kadar çok hüzünlü hissetmez, bu kadar fazla zorlanmazdı.

Kapıyı çaldığı ilk anda kapı gürültüyle açıldı, kapıyı açan Fan Xing ağlayarak kendisini abisinin kollarına attı.

Yibo ağlayan çocukla birlikte adımladı. Zhan yanında dururken temkinliydi.

"Şş."dedi çocuğun yüzünü elleri arasına alırken. Kardeşi ortaokulu bitirmek üzere olsa da çok daha küçük gözüküyordu şimdi. Ağlamak insanı küçültüyordu. Annesi de ağlarken gözüne hep küçücük gelirdi.

"Bana bak Fan Xing. Bu ilk kez olmuyor öyle değil mi?"

Çocuk abisinden ayrılmadan başını salladı. "Ben hepsini halledeceğim. Geçecek, bu yüzden ağlamayı bırak hadi. Annem nerede onu söyle?"

Küçük çocuk, abisine duyduğu güven yüzünden hepsinin geçecek olmasına çabuk inandı ve böylelikle sakinleşti.
Yibo evin salonuna adımlarken, yan gözle odasının kapalı olan kapısına baktı.

Annesi koltukta öylece oturmuş dururken onun önünde diz çöktü, ellerini tuttu.

Zhan önce eve baktı, ardından kendisini meraklı gözlerle izleyen küçük çocuğa güven veren bir gülümseme sundu. Yibo annesinin elini tutup yanağına çıkardığında kadın yeniden ağlamaya başlamıştı.

Can't Pretend~YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin