18~ "Oysa ben, onu hep, ölene dek dinlerdim."

1.2K 172 702
                                    

"Gege, neredesin?"

Yibo uyku sersemliğini üzerinden atamadan ayağa kalktığı için başının döndüğünü hissediyordu. Yine de yavaş adımlarını salona doğru sürüklemeye devam etti. Dün olanlar birer birer zihninde sırayla sahne alırken, babasını hastaneye gidip kontrol etmesi ve annesine olanları haber vermesi gerektiğini düşündü. Ama bunları bir süre erteledi.

Salona girdiğinde koltukta oturup kalmış, omuzları çökmüş, gözlerinin altında koyu renkler karışmış çocuğu gördü. Onun rengi solmuş yüzü hoşuna gitmedi ve üzülerek sordu.

"Gege iyi misin? Neden burada böyle oturuyorsun?"

Sonra zaman, o odada saniyelerini saat üzerinde işlemeye dayanamadı, yavaşladı ve durur gibi oldu. Yibo'nun adımları sekteye uğrayıp  düşecek gibi olduğunda, gözleri büyük olanın ellerindeki günlüğünde kaldı. Korkulardan bir dünya yarattı kendisine ve o dünyaya adımladı.

Titreten göz bebekleri, kendisine bakan Zhan'ın anlamlı gözlerine dokundu. O anlamlar nasıl da parçalanacağına, parçalanıp ufalanacağına dair bir ön gösterim gibiydi. Bunu istemedi ve yüreğindeki cehennemden kuvvetli bir itiraz yükseldi.

"Wang Yibo."

"Hayır." Dedi kafasını iki yana sallarken. "Hayır gege, hayır okumadın, hiçbir şey görmedin "

Zhan uzun bir aradan sonra ilk kez sert bir ifadeyle baktı ona. Yibo, tonlarca ağırlık taşımakla aynı etkiye sahip bakışlardan kaçmak için gözlerini kapatmak ve bu bakışlar sona erene kadar öyle kalmak istedi.

"Bunlar ne Yibo?"

Onlar benim sana olan aşkım, onlar benim her şeyim diyemedi. Kirpikleri ıslanırken bir çırpıda çekip aldı defterini büyük olanın elinden. Açık olan sayfadaki yazılara baktı. En son birkaç gün önce büyük bir cesaretle onu nasıl sevdiğini yazmıştı. Korkulardan yarattığı dünyanın içindeyken, o dünyanın kapıları gürültüyle kapandı. Orada yalnız kaldı.

Zhan ona sertçe bakıyor ve  soruyorken, ne onun gözlerine dokunabildi yeniden, ne de dilinden bir kelam çıktı. Büsbütün terk edilmiş gibi hissetti. orada, ayakta, titreyip dururken büsbütün yetim kaldığını düşündü.

"Cevap ver bana."

Veremedi.

"Doğru mu bunlar Yibo?"

Zhan'ın korkunç sesine sonunda bir şeyler, bir duygu yansımıştı. Hayal kırıklığı bir ok gibi saplandı Yibo'ya. Hala ve hala cevap veremezken Zhan aynı hayal kırıklığı ile devam etti. Bu hayal kırıklığı uzun süre sürüklenip duracağı ve doğruyu bulamayacağı duygu selinin ilk durağıydı.

"Beni, haftalar boyu kandırdın mı yani?"

Zhan, karşısındaki çocuğun ufalanıp toza karışacak kadar kırıldığını  bilmeden yeniden açtı ağzını. Kalbi hayali bir elin parmakları arasında sıkışırken, kandırıldığını hissediyordu. Bir aptal olduğunu düşündü, iyice sinirlendi.

"Çok iyi arkadaşlardık biz, yalan mı söyledin bana? Ben samimi duygularımla sana yaklaşırken sen hep rol mu yapıyordun benim yanımda?"

"Hayır gege. Düşündüğün gibi değil."

Küçük olan şiddetle, belki de biraz sayıklar gibi onu reddettiğinde, onun en güzel yerinden, gözlerinden yaralanmış halini görmek istemedi Zhan. Gözlerini kapatıp bu sabah erkenden uyanmamış olmayı diledi. O zaman bununla yüzleşmek zorunda kalmayacaktı. Ancak bu seferde kandırılmaya devam edecekti. Belki de bugün öğrenmese uzun bir süre bunu öğrenmesi mümkün olmayacaktı.

Can't Pretend~YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin