"Nazlı?" Ayça, Onat'ın bol şekerli ve fındık aromalı mocha'sını yeni teslim etmiş, ardından yanıma doğru sokulmuştu. "Bu adam neden her gün aynı saatte buraya geliyor ve neden sipariş vermese de sen ona ne götürüleceğini biliyorsun?"
Yaklaşık bir haftadır Onat'ın daimi müşterimiz oluşunun sebebini yeni merak etmiş olması bile garipti Ayça'nın. Ondan her rica edişimde sorgusuz sualsiz Onat'ın masası ile ilgileniyordu oysaki bugüne kadar. Onat artık sipariş vermekten vazgeçmişti. Her gün ona seçeceğim yeni şekerli içeceği bekliyor, bense her seferinde farklı içecekler denetmekten geri durmuyordum. Resmen herifin damak zevkini değiştirmek üzereydim. Ya Onat kafedeki bir saatlik süresi dolunca evine gidip kusuyordu ya da yavaş yavaş şekerli içeceklerin keyfini çıkarmaya başlamıştı.
"Bilmiyor musun?" dedim kollarımı göğsümde kavuşturarak. "O bizim ikinci patronumuz. Çok çok sinirli bir adamdır ve her gün buraya gelip çaktırmadan bizi gözlemliyor. Şekerli içeceklere zaafı olduğunu bildiğim için onu mutlu etmeye çalışıyorum. Yoksa hepimiz kovuluruz."
Her bir cümlemle birlikte Ayça'nın göz bebekleri biraz daha genişlemiş, yüzündeki şaşkınlıkla beraber dehşet ifadesi büyümüştü. Neredeyse gülmek üzereyken alt dudağımı ısırıp başımı diğer tarafa doğru çevirdim. Bundan sonra Onat'tan korkacaktı.
"Biraz soğuk bir adam gibi görünüyor gerçekten," diye fısıldadı Ayça ürkmüş bir sesle. "İyi ki bir hata yapmamışım bugüne kadar. Keşke daha önce söyleseydin!"
"Daha önce söyleseydim hata yapmamak için ekstra dikkat edecektin, ki bu da hata yapmana sebep olur."
"O zaman hiç söylemeseydin!"
Ayça ağlamaklı bir ifade ile boşalan bir masayı toplamak üzere yanımdan ayrıldığında başımı iki yana sallayarak gözümün ucuyla Onat'a baktım. Bugün bilgisayarsız gelmişti. Önündeki birkaç dosyayı ciddiyetle inceliyordu. Birkaç gün bilgisayarı ile çalışmış, bir keresinde yalnızca telefon konuşması yaparak oturmuştu. Bugün dosya günüydü. İşten çıkınca buraya geliyor, normalde çalışma odasına kapanıp yapması gereken işlerin bir kısmını burada hallediyordu. İlk birkaç gün onun gelişi bende heyecan yaratsa da, bunu alışkanlığa bindireceğini sonunda anlayarak gevşemiştim.
Benimle temasa geçmiyordu. Bakışmalar dışında.
Gelmeye devam edişinin sebebinin benimle konuşmak için fırsat bulmak olduğunu düşünmüştüm oysa Onat yalnızca geliyordu. İçeceğini ben seçiyordum, Ayça götürüyordu. Zorlanarak içeceğini bitiriyordu, bu sırada önündeki iş ile ilgileniyordu. Bir saat dolduğunda kalkıp içtiği içecek kadar bahşiş bırakarak kafeden ayrılıyordu. Tek bir sözcük bile konuşmamıştık bu süreçte. Ara sıra ben müşterilerden elim boşaldığında onun olduğu tarafa kaçamak bir bakış fırlatıyordum, bazı bazı göz göze geliyorduk, diğer durumlarda onun dudaklarını hafifçe aralayarak ciddiyetle çalışmasına tanık oluyordum.
Öyleyse niye geliyordu? Madem benimle konuşmak niyetinde değilse, neden?
*
Cumartesi günü gündüz vardiyası günüydü ve bir gün sonraki tatilimi neredeyse iple çekiyordum. Çok yoğun çalışıyordum. Baharın gelişiyle birlikte kafe yalnızca hafta sonu değil, artık hafta içi de aşırı kalabalık olmaya başlamıştı. Bugün bol güneşli, hafif meltemli harika bir hava vardı dışarıda. Herkes gibi ben de böyle bir günü arkadaşlarımla birlikte dışarı çıkarak geçirmek istiyordum fakat vardiyamın bitmesine daha epey zaman vardı maalesef.
Kalabalık bir arkadaş grubunun masasına siparişlerini servis ettikten sonra derin bir nefes alıp telefonumu çıkardım. Saat henüz öğleden sonra üçtü ve benim acil bir molaya ihtiyacım vardı. Hiç mola fırsatım olmamıştı bugün, Ali'nin sigara molalarına dair yaptığım jestlerin karşılığını alma vaktim gelmişti. Küçük not defterimi önlüğümün cebine sokuşturup darmadağın olmuş saçlarımı tepemde sıkıca topladıktan sonra başımı kaldırdım ve donakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Maviyle Buluştuğu Çizgi
RomanceÖğrenciliği ve garsonluğu eş güdümlü olarak yürütmeye çalışan Nazlı, kendi halinde tek başına yaşayıp giden bir kızdır. En yakın arkadaşı Engin ve uzun süredir platonik aşık olduğu Buğra ile doldurduğu küçük dünyası, bir gün çalıştığı kafeye gelen b...