23~ "Bir gün baksam ki, gelmişsin."

1.5K 167 327
                                    

Gerçek.

Gerçek neydi ki?

Beraberinde getirdiği hisler mi? Yoksa peşi sıra alınıp verilen nefesler mi?

Peki ya hayal?

Bir renk cümbüşü müydü? Veyahut bu zor dünyaya soluk getiren bir durak mıydı?

Xiao Zhan bu ikisinin zihninde karşılık gelen anlamları düşündü. Farklarını sıraladı ayaküstü. Sonra karşısındaki bedenin gerçek mi yoksa güzel bir hayal olup olmadığını sorguladı.

Yibo hala gülümserken arkasında birleştirdiği ellerini iki yana uzattı ve karşısında bekleyen bedene bir sarılma daveti gönderdi. Büyük olan bu davete kadar bedenini hareket ettirememişti.

Zhan kollarını açmış çocuğa bakarken her şeyini oraya,ayak uçlarına bıraktı. Özlemini, üzüntüsünü, bütün gözyaşlarını ve sorgulamalarını bırakıp hafiflemiş bir halde nasıl koştuğunu bilemeden koştu. Kolları arasına aldığı ince bedenin hasret kaldığı kokusu burnunu sızlatırken mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldı.

Uzun bir aradan sonra ilk kez mutluluktan ağlıyordu. Şaşkınlıktan, ne yaptığını bilemediği bir noktaya sürüklenmişti.

Küçük olanın ince bedenini sıkı sıkıya sararken, onun yüzüne bakarak "Yibo." Demişti hayretle. Sanki bir rüyadaydı ve o rüyanın etkisiyle sayıklıyor gibiydi." Bu sensin, yanımdasın. Tam karşındasın. Buradasın, buradasın.."

Titreyen eli onun yüzüne korkarak dokunduğunda Yibo anında mahzunlaşmış ve yanağını okşayan elinin üzerine kendi elini koyarak kafasını o yöne yaslamıştı.

"Buradayım gege, tam burada, karşında."

Zhan ağlamaya devam ederken Yibo'ya, onun bir türlü tarif edemediği güzelliğine bakmaya bile kıyamıyordu. Gözyaşlarına onu görmesine engel olduğunu için kızsa bile, onlara laf geçiremiyor ve onu dinlemeyen damlalar yüzünde ıslak izler bırakıyordu.

Yibo hala Zhan'ın elini yanağında tutarken ve yanağını ona yaslarken boşta olan eliyle aşık olduğu yüzü ıslatan gözyaşlarını sildi.

"Ağlama." Dedi yumuşak bir sesle. " Bak kavuştuk işte, neden ağlıyorsun?"

Yibo bunları söylemişti. Söylemişti söylemesine ama kendisinin de ağladığının farkında değildi. İkisi de ağlarken, kalpleri eş zamanlı olarak göğüs kafeslerini hırpalıyordu. İkisinin de sol yanına ağırlık yapan özlemin yükü artık gitmişti.

Öyle güzeldi ki, bu duyguyu herkes yaşamalı diye düşündü Zhan.Ayrı olan herkes, bir araya gelmeli. Özleyenler kavuşmalı ve özlem yer yüzünden silinmeli. Kaç aydır yüzünü görmeden nasıl yaşadığını bilemediği çocuğa bakarken ve gözünü kırpmaya bile çekinirken çok aşığım dedi kendi kendine. Sonra bunu içinde tutamadı  ve aylardır söylemeyi beklediği sözleri heyecanla dile getirdi.

"Sana aşığım."

Yibo'nun, Zhan'ın elini okşayan parmakları titredi. Gözlerine yıldızlar yağdı, ruhuna bir sürü, bir sürü renk eklendi ve göğsünde, aylardır boş kalan o yerde yeni bir gül tomurcuklandı. Sonra kendini hiç tutmadan uzanıp büyük olanın dudağının altında, bir sanatçının en büyük eseri gibi duran küçük noktayı öptü.

"Ben de sana aşığım. Çok seviyorum, çok fazla."

Zhan bu öpücükten ve duyduklarından sonra baştan sona ürperdi. Parmaklarıyla karşısındaki çocuğun nemli kirpiklerini okşadı.Yibo, onun parmakları altında dağılıp ufalandığı yerlerden başlayarak tamamlandığını hissetti. Öyle bir histi ki, sanki bununla doğmuştu. Tanrıya bu aşk için yemin vermiş, bu zamana kadar da kendisine, kirpiklerine varana kadar aşkla bakan çocuğu sevmek için yaşamış gibiydi.

Can't Pretend~YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin