2.Bölüm GEÇMİŞ

3.5K 189 19
                                    

Medya: Ilgaz'ın dövmesi

Genç adam elindeki viski bardağını masaya bırakırken bir yandan da sıkıntıyla başını ovalayan Yiğit'i izliyordu. Yiğit düz adamdı, çabuk sinirlenir, çok gülmez, çok konuşmazdı. Aslan'a oldukça benziyordu. Tabii Aslan onun aksine biraz daha sinirli, biraz daha soğuk ve afedersiniz ama biraz daha odundu.

Yiğit'in böyle bir karakteri olmasındaki en büyük etkenlerden biri, yaşadıkları gereği erken olgunlaşmak zorunda kalması; diğeri ise ister istemez ablasını örnek almasıydı. Ilgaz, dışarıya karşı kendisini kapatan, etrafındaki üç, beş insan dışında birileriyle muhattap olmayı reddeden bir kadındı. Yani öyle olmak zorunda kalmıştı. Yaşadığı hayat ondan gülümsemesini alacak kadar acımasızdı.

Yiğit, eliyle tuttuğu bardağa boş bakışlar atarken sessiz kaldı. Aslan ise aynı şekilde arkadaşını izliyordu. Köşede oturan Berk, Ozan ve Enes üçlüsü ise bu iki adamın haline anlam verememişti.

"Yiğit?" Aslan sorarcasına konuşup bardaktan bir yudum daha alırken açıklama beklediği belliydi. Yiğit ise gergince oturduğu yerde geriye yaslandı ve bardağındaki sodayı yudumladı. İçki içmezdi, içkiden nefret ederdi. Ablasının nefreti biraz da ona bulaştığı için olabilirdi aslında. Genç kadının bu kadar sinirlenmesi de evin içine sıçmalarından ziyade, etrafta gördüğü içki şişelerinden kaynaklanıyordu.

Furkan çok ısrar etmişti. Ablası bu sıralar çok yoğun olduğu için eve pek gelemiyordu, o da bunu fırsat bilip bir günlüğüne kafa dağıtmak istedi. Okuduğu bölüm, büyüyen yaşının verdiği hayat tecrübesi onu güçsüz kılmış ve böyle bir hataya sürüklemişti. Yiğit ne kadar olmaz dese de kardeşinin inadı ablasına çektiği için bir şekilde ikna etmişti abisini. Planları Ilgaz'a yakalanmamaktı fakat o kadar içince doğal olarak götlerini yayıp uyumuştu hepsi.

"Ablam olduğunu biliyorsun zaten, bir kaç kere lafı geçmişti. Gerçi anne olarak da biliyor olabilirsin. Neyse," Yiğit, elindeki sodadan sıkılınca kenara bıraktı ve gözlerini Aslan'la buluşturdu.

Belki de hayatındaki en yakın arkadaşlarına geçmişinden bahsetmek onu yaralamaz, aksine iyileştirirdi. Boğazında tıkanan, ne ileri ne de geri gitmekte olan geçmişi; bir kangıren misali eritiriyordu nefesini.

"Annem alkoliğin tekiydi, babam da öyle. İkisi istemeyerek evlenmişler. Onlar varken de ablam bakardı bize. Yaptıkları tek şey eve para getirmekti, başka da bir boka yaramazlardı. Ablam küçücük yaşıyla hem onlarla uğraşır, hem okula gider, hem de bize bakardı. O lanet güne kadar hep öyle ilerledi hayatımız. Annemler deli gibi içer, evin içine eder, bize sataşırdı. Ablam da okuldan gelir, bizi doyurur sonra da annemlerle uğraşırdı. Bir gün dahi yatağına yorgun girmediği olmamıştır onun." diyerek sıkıntıyla nefes verip dolu olan gözlerini yere eğdi. Berk ve Ozan şaşkınlıkla Yiğit'in bu haline bakarken Enes ise aynı Aslan gibi ifadesizliğini sürdürüyordu.

"Ablam on beş yaşındaydı, ben de on yaşındaydım. İkizler de daha altı, yedi yaşlarındaydı. Bir baktık annemler yok. Eve gelmiyorlar. Bir gün oldu, iki gün oldu, üç gün oldu... Oldu da oldu. Annem de yok babam da, gitmişler."

Aslan bitmiş bardağının dolduruluşunu izledi. Yiğit'i tanıdığından beri ilk defa gördüğü yönü onu sinirlendirmişti. Üzmüştü demek isterdim ama Aslandı işte bu, üzüleceği bir olay olduğu için sinirlenirdi.

"Yani aslında sadece para kaynağı oldukları için gitmeleri pek bir şey fark ettirmedi bizim hayatımızda. Tek eksi yön de para oldu. Ablam artık sadece bize bakmak değil, çalışmak zorunda da kaldı." Dedi bir damla yaş gözlerinden firar ederken. "Annemler gittiği için artık onlarla uğraşmayıp yatağa yorgun girmeyeceğini düşünürdüm, ama çalıştığı için pek mümkün olmadı bu."

ILGAZWhere stories live. Discover now