[4]

1.1K 192 472
                                    

[3]~ Ama böyle bakarsanız, yapamam ki. Ölsem bile reddedemem.

"Günaydın Yibo!"

Yibo manav tezgahındaki meyvelere bakarken gözlerini yukarı kaldırmadı ama elini sallayıp kendisine seslenen çocuğa karşılık verdi.

"Günaydın Yubin."

Yubin iki yıldır boş vakitlerinde manavda çalışan bir çocuktu. Sakin, uyumlu ve genellikle de sessizdi. Yibo onu severdi, gerçi Yibo herkesi severdi. En çok da üç haftadır alenen etrafında gezinip durduğu Xiao Zhan'ı seviyordu.

Xiao Zhan,çocugun peşinde gezmesine, olur olmadık vakitlerde birden yanında belirmesine ve her gün zorla aldığı telefon numarasından onu aramasına alışmıştı.

Yibo ise bundan daha fazlasını istiyordu, kendisine alışılmasını değil, sevilmeyi, çok fazla sevilmeyi diliyordu.

"Hangi meyveden istiyorsun, karar veremediysen elmadan vereyim mi?"

Yibo bu sefer kafasını kaldırdı. Yubin'in kendisine elmayı önereceğini biliyordu. Sonuçta ona verdiği isim şefkatli elmaydı.

Yibo ona bu ismi manavda görmeye başladığı ilk haftada vermişti. Çünkü Yubin bütün sebze ve meyvelere özenle yaklaşsa, nazik nazik ilgilense bile elmalara karşı özel bir zaafı vardı. Sürekli olarak elmaları okşar gibi zaten düzgün olan sırasını düzeltiyor, elindeki bezle teker teker tozlarını alıyor ve onlara acayip bir şefkatle yaklaşıyordu.

Yibo bunu hiç bir zaman anlayamamıştı. Bu yüzden kısaca, demek ki o da garip birisi diye düşünmüştü.

"Elma değil, çilek istiyorum."

Yubin gözlerini büyüttü. Yibo ilk kez çilek almak istiyordu.

"Çilek mi istedin sahiden?"

"Ben yemeyeceğim ki."

Yibo çileklere bakarken kocaman gülümsedi. Daha dün Xiao Zhan'a en sevdiği meyveyi sormuştu. Aldığı cevap çilekti ve onun bugün, çileklerle adamın yanına gitmemesi mümkün değildi.

"Kim için alıyorsun bu çilekleri?"

Yubin çilekleri kibar bir tavırla küçük karton kutuya koyduğunda Yibo sabırsızca olduğu yerde sallandı." Çilek yediğini görebilmek için sol kolumu verebileceğim birine."

Yubin yeniden şaşırdı ve hiçbir şey anlamadı. O zaten Yibo'nun konuştuklarından çok az şey anlardı, lakin yine de severdi onu. Sürekli gülümseyen, kibar ve güzel yüzlü bir genci herkes severdi.

Yibo çilekleri aldığı gibi fırlayarak manavdan çıktı. Ardından ona bağıran Yubin'e seslendi. "Kendine iyi bak şefkatli elma!"

Bu, Yibo'nun insanlara koyduğu tuhaf isimleri ağzından kaçırdığı ilk seferdi. İkinci seferde ağzından kaçıp giden şey Xiao Zhan'a koyduğu isim olacaktı.

Manav tezgahı yanında duran çocuk koşturarak uzaklaşan bedene bakarken şaşkınca parmağıyla kendisini gösterdi.

"Şefkatli elma mı? Ben mi?" Uzakta duran ve bu sabah ilk iş olarak tozunu aldığı elmalara baktı. " Ama neden ki?"

_________

"Aynadaki Fyodor beyefendi, iki gündür yoktunuz. Turtalarınızı kendim yemek zorunda kaldım."

Yibo koştura koştura geldiği parkta önce sürekli izlediği binaya bakmış ardından büyük ağacın altında oturan adama seslenmişti.

Adam onu yanına çağırdığında, her günkü gibi aldığı turtayı ona uzattı. Yaşlı adam turtayı yerken "Kısa bir seyahate çıktım." Diye cevap verdi karşısındaki çocuğa. Aslında okuduğu kitabı kastediyordu. "St. Petersburg'a gidip geldim."

Amélie'nin Öyküsü [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin