Bölüm 19.2

4.4K 316 250
                                    

Bol bol vote ve yorum bekliyorum! 🙏🏼

Bölüm sonunda görüşürüz. ❤️

Keyifli okumalar dilerim. 🥲

Yaşamış olduğu korkuyla beraber krize giren kızımı sakinleştirmeye çalışırken elim ayağım birbirine dolanmıştı. Bu gibi durumlarda soğukkanlı olmak gerekirdi ama söz konusu birey öz çocuğunuz, canınız, kanınız olduğunda bu tutum o kadar da kolay olmuyordu.

Alya boğulmasın diye sağına çevirdim ve içimden dualar ederek sırtını sıvazlamaya başladım. Her şey şaka gibiydi. Kalp atışlarım kulaklarımda büyük bir uğultuya neden olurken arkamda duran adamlara baktım. Sanki ben orada değilmişim gibi kapıda birbirlerine bakıyorlardı.

Korhan ellerini ceplerine sokmuş bir şekilde pişkin pişkin sırıtıyordu. Alya'nın durumu zerre umurunda değildi. Onun yaptığı tek şey tat kaçırmaktı ve amacına ulaşmıştı. Onun için önemli olan tek şey kendisi ve gözünü kör eden hırsıydı. İntikamını alacaktı ve başlamıştı. Eğer Alya burada olmayıp böyle bir şey yaşamamış olsaydı belki ondan korkabilirdim ama kızımın bunu yaşamasının tek sebebi oydu ve şu anda ondan ölesiye nefret ediyordum.

Alya'nın titremeleri ve kasılmaları birkaç saniye içerisinde kesilmişti. Kucağımda nefes alış verişleri düzene girerken gözleri kapalıydı. Baygınlık geçirmişti. Minik bedenine baktığımda sanki kollarımda ölmüş bir melek taşıdığımı hayal ettim. Uyuyor gibiydi aynı zamanda. O yüzden baştaki fikrimi zihnimin en derinliklerine gömdüm ve burnumu çektim.

Gözyaşlarım görüşümü bulandırıyor ama bir türlü akmıyorlardı. Gözlerimden kopmak istemiyor gibilerdi. Düşerlerse daha fazlasının akacağını biliyor ve geriden gelenleri korumak istiyorlardı sanki. Onların yeri orasıydı, gözlerimdi. Ve göz yaşlarım bile akmaktan yorulmuştu artık.

Tekrardan kafamı kaldırıp kapıda duran iki adama baktım. Yerdeki hareketliliğim Korhan'ın dikkatini çekmiş olacaktı ki başını indirdi ve bana baktı. Zehirli gözleri ruhumu zorluyordu. Gözlerim gözleriyle buluştuğunda gülüşü kulaklarına vardı ve içeri doğru bir adım atmaya kalktı. Onun bu hareketini önceden tahmin eden Alex büstünü kabartarak bir adım sola kaydı ve bu eve giremeyeceğini belli edercesine hiç ayırmadığı gözlerini kıstı. Korhan'a bakmaya devam ediyordu.

Alex'in yüzüne baktığımda bembeyaz olduğunu fark ettim. Çenesini öyle bir sıkıyordu ki dişlerinin nasıl kırılmadığını düşünmeden edemedim. Çene kemiği daha önce hiç bu kadar çıkık görünmemişti gözüme. Ela hareleri sanki yeşil ve kahve tonlarına hiç sahip olmamış gibi koyulaşmıştı. Bir eli hala kapıdayken diğer eliyle yumruk yapmış öylece duruyordu. Parmak boğumları da aynı yüzü gibi bembeyazdı. Onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Ama o kadar iyi kontrol ediyordu ki kendini, hayran kalarak izledim. Normalde de dıştan soğuk biri gibi duruyordu fakat şimdi farklıydı.

Koruması ve yaşaması gereken, uğruna ölüp öldürebileceği bir hayatı olan kaplanlara benziyordu. Ve bu belgeseldeki kaplan Alex, hayatsa bendim. Hepimiz kendi hayatlarımızın kaplanlarıydık. Ve birbirimizin hayatıydık. Birbirimizi korumamız şarttı çünkü birbirimizi yaşamamız gerekiyordu.

Korhan içeri giremeyeceğini anladığında bakışlarını tekrardan Alex'e çevirdi. Gözlerini devirerek bana baktığında tekrar gülümsedi. Diliyle dudaklarını yavaşça ıslattı ve hastalıklı bakışlarını tekrardan Alex'e çevirdi. O da sakin kalmak için büyük bir çaba sarf ediyordu. Bunu her halinden anlayabiliyordum.

Atmış olduğu adımı geri çektiğinde son kez bana baktı ve kucağımda yatan Alya'ya baktı. Uzunca bir süre ona baktıktan sonra boğazını temizledi.

Devin | RAFLARDA |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin