2

3.1K 253 75
                                    

Jungkook neredeyse tüm salonla selamlaşmıştı. Bu salondaki onun için en önemli kişi dışında. Jimin...

Onun durduğu yere doğru ilerlerken özlemi de artıyordu. Bir yandan da çok kırgındı ona. Günler önce buraya geldiğinin haberi dolaşmıştı, buna emindi ama onu görmeye gelmemiş, bir haber bile yollamamıştı.

"Merhaba Lord Jungkook. Uzun süredir sizi görememiştim, ne güzel bir karşılaşma!" Dedi Jimin'in yanında duran prens. O konuşana kadar varlığını bile fark etmemişti.

Lord gözlerini ona bakmaya bile tenezzül etmeyen Jimin'den çekip prense bakmaya başladı. "Merhaba prensim, sizi böyle bir davette görmeyi beklemiyordum. Katılmıyordunuz daha öncelerde, yanılıyor muyum?" Dedi Jungkook, elinden geldiğince samimi görünmeye çalışıyordu.

Prens gür saçları, yakışıklı yüzü ve fit vücuduyla ilgi çeken biriydi. Dedikodulara göre de çok nazik olduğu biliniyordu. Anlayacağınız evlenme çağındaki tüm omegaların hayalini kurduğu bir adaydı. Jimin'le birlikte durmasının altında yatan anlam Jungkook'un canını sıkmıştı. Düşündüğü gibi bir şey olmamasını umdu.

Ona sorulan soruya karşılık gülümseyerek cevap verdi prens. "Daha önce," demişken Jimin'e doğru baktı. "Gelmem için böyle güzel nedenler yoktu."

Jungkook, kafasını eğip sinirle dilini yanağında gezdirdi. Flört mü ediyordu Jimin'le? Onun Jiminiyle?

Zoraki bir gülümseme sunarak prense bakmaya zorladı kendini.

Gözleri hâlâ Jimin'de olan prens, genç adamın birden bire durgunlaşan halini fark etmişti. Öne atılıp, "Bay Park ile tanışmış mıydınız?" Dedi neşeli bir tonla.

O an, geldiğinden beri Jungkook'a bakmayan Jimin, kafasını kaldırıp karşısındaki adama baktı.

Prensin bir şeylerden şüphelenmemesi için gülümsemeye çalışmıştı. Fakat gülümsemesinin aksine sesi soğuk çıkmıştı. "Evet, biz daha önceden tanışmıştık."

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Jungkook önündeki adamın peşine takılmış büyük salonda tek tek gezerek davetlilerle görüşüyordu.

Adam bir anda durarak heyecanla döndü. "Lordum." Dedi. "Sizi biricik kardeşim Park Jimin'le tanıştırmama izin verin."

Tatlı gülümsemesiyle selamlaşmak için eğilen genç adam, Jungkook'un hayatında gördüğü en güzel insandı. Pürüsüz yüzü, yumuşacık görünen saçları ve minik yüzüyle sevimli biriydi. Parfümle kaplanmış feromanlarından anlayabildiği kadar da omega olmalıydı.

Lord gülümseyerek Jimin'in selamına karşılık verip omeganın elini kendi eliyle kavradı. Dudaklarını yaklaştırıp ufak bir öpücük kondurduktan sonra, "Memnun oldum Bay Park." Dedi.

Jimin utangaç biriydi, sohbet etmeyi bırak, gözlerini uzun süre diğer insanların gözlerinde bile tutamazdı. Şu an ise bir Lord elini öpmüştü! Ne yapacağını bilemediği birkaç saniyelik bakışmanın ardından hızla ellerini çekip, gözlerini kaçırdı.

Jungkook, Jimin'in bu utangaçlığına sırıtmamak için zor tutmuştu kendini. 'Tatlı' diye geçirdi içinden.

"Kyung Joo!"

Arkalardan gelen kalın sesle Jimin'in abisi kafasını çevirdi. Arkadaşlarından biri yanına çağırıyordu. Jungkook'a dönerek "İzninizle lordum," dedi.

"Keyfine bak." Dedi Jungkook sırıtarak. Jimin'i gördükten sonra onun varlığını unutmuştu bile.

Abisinin yanlarından ayrılmasıyla gergince etrafa bakınmaya başladı Jimin. Bir Lord'la yalnız kalınca ne konuşulması gerektiğini bilmiyordu. Doğrusu konuşabilir miydi, onu da bilmiyordu.

Sessizlikle dolu o garip anlarını Lord Jungkook bozmuştu "Bay Park." Diye söze başladı. "Bu ilk balonuz mu? Daha önce sizi gördüğümü hiç hatırlamıyorum."

Jimin etraftaki bakışlarına son vererek gözlerini Jungkook'a çevirdi. "Hayır," dedi utangaçca. "Bundan önce birkaç baloya daha katılmıştım."

"Öyle mi?" Jungkook şaşkınlıkla sormuştu. Jimin'e bir adım daha atıp yaklaştıktan sonra, kısık ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Daha önce karşılaşmamız ne büyük bir kayıp?"

Jimin anlamadığını belirtircesine kaşlarını çattı. "Neden bir kayıp olarak görüyorsunuz?"

Yüzüne flörtöz bir ifade takınan Lord, gülümsedi. "Neden mi? Sizin gibi bir güzelliği bu kadar geç görmek nasıl büyük bir kayıp, farkında değil misiniz?"

Jimin duyduğu iltifatla nefesini kontrol etmekte zorlandı. Hızlı nefes alış-verişleri kalbini de hızlandırmıştı. Öyle ki heyecandan teşekkür etmeyi bile unutmuştu. Kızardığını hissettiği için kafasını çevirerek fark ettirmeden ellerini yanağına koymaya çalıştı.

Bu sırada abisi geri gelmişti. Kardeşinin tuhaf tavırlarına ve kıpkırmızı olmuş yanaklarına bakarak "Jimin, sen iyi misin?" Dedi.

"İyiyim," dedi Jimin boğuk sesiyle. Boğazını temizledikten sonra tekrar etti. "İyiyim."

Bu sırada Jungkook gülümsemesini saklamak için kafasını eğip dudaklarını birbirine bastırıyordu. Etrafında böyle bir insan varken gülümseden durmak zordu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Jimin derin bir nefes alarak aklına gelen hatırları dağıttı. Eskiden bunları düşünmek yüzünde bir tebessüm oluştururdu, şu an ise sadece canını yakıyordu.

Şu bölümü sürekli yazıp yazıp sildim. En son dedim ki yeter be kadın! At gitsin! Ee bizim de kendimize olan bi saygımız var, mecbur attık. Umarım güzel olmuştur.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Brilliant - Jikook AboHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin