Bölüm 7: Başı Dertte

676 98 28
                                    

Xiao Zhan, ofisinde rahatsız olmuş bir şekilde dosyalarına göz gezdiriyordu. Kestane rengi kanepeden ona bir Tanrının baktığı gerçeği olmasaydı kendini bu kadar kasıntı hissetmezdi. İşe gittiğinde, Yibo'nun da ayrılıp kendi işine devam etmesini beklemişti ama tabii ki Xiao Zhan'ın 'her zaman' korunmaya ihtiyacı olduğu için burada kalmaya karar vermişti. Normalde Xiao Zhan bu duruma aldırmazdı ama Yibo ona çok yoğun bir şekilde bakıyordu. Özellikle de sessizlik onu gerçekten rahatsız ediyordu.

"Uh, yani..." Xiao Zhan, atmosferi biraz daha az tuhaf hale indirgemek için bir konuşma başlatmak üzere boğazını temizledi. "Ben çalışırken gerçekten orada oturacak mısın?"

''Evet.''

''Ama ben çalışıyorum.''

''Evet?''

Xiao Zhan bıkkın bir şekilde iç çekti. "Çalışıyorum ve işime konsantre olmam gerekiyor. Gerçekten odaklanamıyorum çünkü hep bana bakıp duruyorsun."

"Burada değilmişim gibi davran." Bunu yapmak gerçekten zordu. Xiao Zhan içinden inledi.

Tanrı ayrılmayı reddediyordu.

Birkaç saat sonra Yibo, kanepede çok kez pozisyon değiştirmişti ama gözlerini Xiao Zhan'dan hiç ayırmamıştı. Keşke insan, Yibo'nun bakışlarına alıştığını söyleyebilseydi ama gerçekten alışmamıştı. Yubin'in kendisine verdiği belgelere bakarak tüm zamanını dikkatini dağıtmak için harcamıştı.

Tam da işine geri dönmek üzereyken, Tanrı ''Öğle yemeği zamanı," dediğinde işi bölündü. ''Ne yemek istersin?"

Xiao Zhan gözlerini kırpıştırdı ve monitöründen uzaklaştı. Saati kontrol edip 12.00 olduğunu görünce şaşırdı. ''Haklısın...'' Ne yemek istiyordu? Bunun hakkında düşünmeden Xiao Zhan, "Suşi..." diye fısıldadı.

Aniden kapı çaldı ​​ve Yubin'in boğuk sesi duyuldu. "CEO, paket yemek mi sipariş etmiştin? O geldi."

Xiao Zhan kaşlarını çattı ve ayağa kalktı. "Ama ben hiçbir şey sipariş etmedim-"

Yibo kapıyı açtı, Yubin'i şok ederek adamın elindeki poşeti kaba bir şekilde kaptı. "Teşekkürler." Yubin, diğerinin varlığını sorgulayamadan kapı suratına kapatılmıştı. Yibo, elinde iki paket suşi kabıyla dolu plastik poşetle gülümseyerek döndü. "Hadi yiyelim."

"Bu kabaydı!"

''Hey, teşekkürler dedim.'' Yibo gerçekten gücendiğini belirterek söylendi.

''Bunu birine öylece yapamazsın. Daha kibar olmalısın." Xiao Zhan, kanepeye oturmak için masasının etrafında dolaşırken iç çekti.

"Sadece yiyebilir miyiz?" Yibo homurdandı. Suşiyi masanın üzerine koydu. "Suşi istediğini söyledin, öyleyse işte, suşi."

Xiao Zhan, etkilenmiş bir şekilde yemek paketini açtı. "Bunu nasıl yaptın?"

"Böyle şeyler bir Tanrı için kolaydır." Yibo gururla büyüklük tasladı.

Xiao Zhan, Yibo'ya baktı ve sonra el değmemiş yemeğine geri döndü. Tanrı çoktan yemeği didiklemeye başlamıştı, ağzına büyük lokmalar tıkıyordu ve bu yanaklarının sincap gibi şişmesine neden olmuştu.

Suşi yediği bir zamanı hatırladı.

Xiao Zhan, 18 yaşındaydı. Onun gibi bir gencin üniversite birinci sınıfa başlaması gerekiyordu ama lisesini bitirecek kadar lüksü bile yoktu. 'Ailesi', görünüşe göre dünyada nasıl hayatta kalacağını öğrenmesi gerektiği için onu kovmaya karar vermişti.

Forcing Me To Love You Isn't Fair Play | YiZhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin