var mısın yok musun?

2K 102 20
                                    


"Oğlum sapık gibi dikizlemesene içeriyi! Herifin geleceği varsa da gelemiyordur korkusundan."

Mahallesindeki tek atari salonunun bulabildiği en ücra köşesine sinmiş, alacaklı gibi gelen geçeni dikizleyen genç oğlan; hemen yanıbaşında dikilen arkadaşının yakarışıyla kısa süreli de olsa yüzünü ondan tarafa çevirdi. "O kadar korkaksa gelmesin zaten ibne."

Sıradan bir cuma günü okul çıkışı hevesle girdiği ve artık onun için rutinleşmiş salonda rekorunun 'yerebakanyürekyakan' tarafından yerle bir edildiğini gördüğü günden beri bedenini ele geçiren hırs tarafından kim olduğunu bilmediği bu gizemli rakibinin izini sürüyordu. Okuldan çıktığı gibi soluğu hemen atari salonunda alıyor, arkadaşlarını da kendiyle beraber peşinden sürüklüyordu. İz sürmek adına ertelediği işlerinin, babasından yediği azarların haddi hesabı yoktu ama buradaydı. Ceplerinde birikmiş jetonlarının ağırlığına bile alışmıştı artık.

"La havle ya!" Erkan son beş dakikadır yaptığı gibi sertçe yüzünü sıvazladı. Bakışlarını çoktan kendisinden çekmiş, tekrardan loş salonun içine dalmak üzere olan arkadaşının bu inatçı tavrı bir gün gerçekten sonu olacaktı. "Adam oyun rekorunu gurur meselesi yaptı resmen."

Tarık onun bu sinirlenmeye başlayan hâlini her zaman yaptığı gibi yine sallamazken onlarla beraber dikilen Bülent araya girdi. "Hak vermiyor değilim aslında, yılların rekoru şimdi kanka."

Erkan gizleyemediği bir şaşkınlıkla baktı ikiliye. Önce az önce fikrini belirten arkadaşının ciddi olup olmadığını tartmaya çalıştı. Asıl şaşkınlığı Bülent'in yüzündeki ciddi ifadeyi görünce yaşamıştı. "Kafan mı iyi lan senin, bu salon daha geçen sene açılmadı mı zaten?"

Ufak bir aydınlanma yaşayan kıvırcık saçlı çocuk, "Doğru diyorsun..." diye mırıldanırken Erkan gözlerini devirerek pes etmiş bir nefes verdi. Kime, ne anlatıyordu ki zaten?

Tarık ise hemen yanlarında dikiliyor olmasına rağmen o sırada onlardan tamamen soyutlanmış, pürdikkat avını izleyen bir yırtıcı edasıyla tek bir noktaya odaklanmıştı. Bu yüzden devam etmekte olan tartışmadan bihaberdi. Eğer Bülent'in saçma varsayımlarını duysaydı gecikmeden açıp götünü gülmüştü bile.

Çok değil belki on, belki on beş dakika sonra büyük sayılmayan salonu yüksek desibelli bir kahkaha doldurdu. Zaten basık olan hava daha da ağırlaşınca bakışlarını o tarafa çevirmekten kendini alamadı Tarık. Kahkahanın sahibi olan uzun boylu çocuk sakin adımlarla az önce gözleriyle taciz ettiği oyuna doğru ilerlerken kızıl olanın beyninde güçlü bir şimşek çaktı. 'Lan yoksa...' başlıklı şüphelerine kalmadan esmer çocuk rekorunu kimin kırdığı belirsiz olan oyunun önündeki yerini almıştı bile.

Geldiğinden beri 'benden uzak allaha yakın olun' kafasında takılan Erkan bile "Harbi misin?" diyerek tepkisini koymaktan geri kalmayınca durumun gerçekliği yüzüne bir tokat gibi çarptı. Gözlerini arkadaşlarıyla şakalaşıp gülmeye devam eden esmerden çekmeden büyük bir siktir çekti. Tabii ki kimi görürse görsün memnun olmayacağını, hiçbir bahane olmasa bile sırf rekorunu geçtiği için o kişi her kimse hayatının geri kalanını ona kıl olarak geçireceğinin bilincindeydi. Bunu bilerek, olası bir kavgayı göze alarak çıkmıştı bu yola. Lise hayatına adım attığından beri ne zaman görse yolunu değiştirdiği, adı anılınca ellerinin karıncalanıp yumruk olduğu, yanından geçince bile yüzünü buruşturduğu bu herifi karşısında görmek ise halihazırda yaptığı planların birer birer suya düşmesine neden olmuştu.

Şaşkınlığından ilk sıyrılan yine Erkan oldu. Şimdiden yaşanacakları öngörmesi için müneccim olmasına gerek yoktu, arkadaşının gerilen omuzları ve sıklaşan nefesleri olaya el atması gerektiğini açıkça belli ediyordu. "Baban seni alnının çatından vurur, kelleni de hatıra olsun diye salona asar Tarık, sakin ol."

Biliyordu. Bütün hücreleriyle aptala yatmayı istese bile arkadaşının çok haklı olduğunu biliyordu. Aylar önce ateşkes imzaladığı baş düşmanını yeniden kışkırtmanın başına açılacak büyük bir dertten başka bir şey olmadığını en iyi o biliyordu. Okullarında öğretim görevlisi olan babasının kendisiyle ilgili tek bir şikayet daha duyarsa onu sokağa atacağıyla ilgili tehditleri kulaklarında çınladı. Babasının ciddiyetini kafasında tartmaya çalıştı önce. Acaba gerçekten evden atar mıydı? Atmazdı herhalde.

Zihni endişeli olsa da kendinden bağımsız harekete geçen bacakları evsiz kalıp kalmamayı pek umursamıyor gibiydi. Arkasından ona seslenen arkadaşlarını görmezden gelerek uzun boylu çocuğa doğru adımlarken bir gram tereddüt hissetmedi zira.

Aynı soğukkanlılığı, ya da gamsızlığı, yumruk yaptığı ellerini oyuna odaklanmış esmerin yüzüne indirirken de, çocuğun afallamış ifadesine sırıtarak bakarken de korumaya devam etti.

oyunbozanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin