[9]

1.1K 162 349
                                    

[9]~ "Sen çok tehlikeli bir çocuksun Wang Yibo. Beni mahvediyorsun."

18:15 metrosu.

Gelmek üzereydi.

Yibo sırtındaki çantasının ipini çekiştirirken gelmek üzere olan metroyu bekliyordu. Zhan'ı görmek ve onunla birlikte Pekin'e giden trene binmek için sabırsızlanıyor ve yerinde duramayarak yerdeki belirsiz çizgilere ileri geri adımlar atıp duruyordu.

Beklediği metro nihayet geldiğinde büyük olanın hangi kapıdan dışarıya çıkacağını bilemeden olduğu yerde durdu. Çoktan kalbi hızlanmaya ve parmakları karıncalanmaya başlamıştı. Bu coşkulu hisle, dudaklarını büzerek nefesini dışarıya bıraktı.

Sonra onu gördü. Bütün ihtişamıyla zamanı yavaşlatarak, rüzgarı ardına katarak kendisine doğru yürüyen sevgilisini, Xiao Zhan'ı.

Önceden beri ona pek çok zaman hayran kalmıştı, bir sürü kez de aşkını tazelemişti. İşte şimdi yine böyle bir anın içindeydi.

Yüreğindeki tüm sevgisi, pamuklara sardığı kocaman aşkı yukarıya doğru yükselerek göğüs kafesini genişlettiğinde kanatlanıp uçmak istedi. Ancak bu güzel şeylerin yanında onu garip bir sıkıntıya boğan bir duygu da vardı.

Kıskançlık.

Baştan aşağıya giydiği siyah kıyafetler ve taktığı güneş gözlüğü ile salına salına kendisine gelen Zhan'a bakan genç kızlara şöyle bir göz attığında kıskanmıştı Yibo. Bu yüzden büyük olanın kendisine gelmesini beklemeden ona doğru koşmuştu.

"Gege!"

Zhan'ın güneş gözlüğünün çocuk tarafından çıkartılmasına şaşırmış, dudaklarına kapanan dudaklarla da tümden hayrete düşmüştü. Üstelik Yibo her zamanki gibi nazik falanda değildi. Alt dudağını çekiştiren dişlere gözlerini büyüttü ve zayıf bir sızlanmayı küçüğün ağzının içinde bıraktı. Ne olduğunu anlamadan dururken en son etraftaki insanlara aldırmadan pes etmiş, çocuğun belinden tutup kendisine daha çok çekmişti. Uzun saniyeler sonra nefes nefese ayrıldıklarında sızlayan alt dudağının üzerinden diliyle geçti ve üstünden atamadığı şaşkınlıkla sordu.

"Bu neydi şimdi?"

Yibo memnun bir ifadeyle parmaklarının üzerinde yükseldi ve onun boynuna sarıldı. "Benim gegem."

Sarıldığı bedenin bir şey söylemesine fırsat vermeden yeniden tekrar etti. "Benim gegemsin, sadece benimsin."

Zhan bu itiraz kabul etmeyen sesi duyunca güldü ve elini tuttuğu Yibo ile yürümeye başladı." Kıskançlık seziyorum, ne oldu da öyle atladın üzerime?"

"Sana bakıyorlardı, dayanamadım."

Hoş bir sesle güldü. Yibo kıskançlık dahil her duygusunu kalbinde, en içinde hissediyordu ve Zhan, bunu öyle özel buluyordu ki, bazı zamanlar Yibo'yu sadece kendisine saklamak ve tüm dünyadan sakınmak istiyordu.

"Her dayanamadığımızda böyle öpeceksek birbirimizi çok işimiz var bizim."

Bunları söylerken küçüğü kolunun altına çekmiş ve ona yandan bir bakış atıp göz kırpmıştı. Kolunun altındaki çocuk farkında olmadan nefesini tutarken ise o gülerek devam etmişti.

"Çünkü sen, her zaman dayanılmaz oluyorsun da."

Yibo bunu duymasıyla başka bir dünyaya gitmiş, transa girmiş gibi olmuştu. Hatta tren garına gidene dek gözlerindeki ışıltılardan hayali bir gökkuşağına bir sürü renkler bırakmış ve sevinç çığlığı atmamak için ağzını sıkıca kapatmak zorunda kalmıştı.

Amélie'nin Öyküsü [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin