GİRİŞ

159K 4K 9.5K
                                    


Hikayemize başlamadan önce yıldızları yakmayı unutmayalım 🌟

Tarihler önemli, bu satıra başlama tarihlerimizi alalım 🍂

Keyifli okumalar!

*

24 Nisan 2010

Gece çöktüğünde çocuklar için sokaklar pek tekinsizdir. Hiç düşündünüz mü, evsiz çocuklar geceleri ne yapar? Minik kalpleri her gece karanlığın ağırlığı altında ezilirken çaresizce sindikleri bir duvarın dibinde şafağın sökmesini beklerken ağlamak bile zordur onlar için. Eğer hıçkırıkları bir yabancı tarafından duyulursa kötü adamlar onlara zarar vermek için gelirdi çünkü. Bunu bildiğiniz için çevirirsiniz başınızı, onları her gördüğünüzde. Kara çalınmış yüzlerine rağmen gözlerindeki masumiyet vicdanınızı sızlatır çünkü. İnsanlığınızla yüzleşmek istemediğiniz için görmezden gelmek kolay gelir size.

Ben, her gece bir duvarın dibinde için için ağlayan o çocuklardanım.

Ben, insanların vicdanıyla yüzleşmekten korktuğu için bakışlarını kaçırdığı o çocuklardanım. Ben onlardanım.

Ben kimsesizim.

Sahip olduğum tek şey; yıllardır sırt çantamda gözüm gibi sakındığım bir yığın kâğıt parçası. Geriye yalnızca onlar kalmıştı elimde. Eski püskü ama benim için yaşama sebebi olan kâğıt parçaları... Bir gün onlar sayesinde her şeyin bambaşka olacağına emindim. Bu yüzden küçük yaşıma rağmen onları kötü adamlardan korumalı, büyüyene kadar hayatta kalmalıydım.

Hava her zamankinden daha sıcaktı bugün. Güneş, ışıl ışıl parlarken öğle saatlerinde olduğumuz için bir o kadar da yakıcıydı.

Yüzümü kavuracak kadar güçlü ısısına aldırış etmeden önümü görebilmek için elimi yüzüme siper ederek yürümeye devam ettim.  Ne kadar zamandır yürüdüğümü bilmesem de sırtımdaki çantam çocuk bedenim için fazla büyük kalıyordu ve bu yürümemi daha da zorlaştırıyordu. Nefes nefese kalmıştım ve üzerimdeki mont yüzünden terlemeye başlamıştım.

Yanından geçip gittiğim, çoğunun gözlerini kaçırdığı insanlardan uzakta bir duvarın yanında durdum. Ağacın gölgesine sığındığım için birkaç dakikalık da olsa rahatlama şansım vardı. O sırada vakit kaybetmeden sırt çantamın kulplarını hızlıca çıkardım ve yere bıraktım. Daha fazla terlemeden montumu çıkarsam iyi olacaktı. Sahip olduğum tek kıyafetlerimdi bunlar. Terlediğim için değiştirme lüksümün olduğu ikinci bir tişörtüm yoktu. Daha ne kadar yürüyeceğimi bilmiyordum ve terlemeye devam edersem kuruması zaman alırdı. Ki o ter üzerimde kuruduğunda da büyük olasılıkla hasta olurdum ve sokaklarda iyileşmem için bana yardım edecek kimse yoktu. Hasta olduğumda; şansım olur da boş bir bank bulursam onun üzerinde iyileşmeyi beklerdim. Şansım yoksa eğer, bir duvar dibinde soğuk yerlerde yatarak hastalığımın ciddileşeceğini bile bile iyileşmek için dualar ederek günlerimi geçirirdim. Bunları yaşamak istemediğim için montumu dikkatlice çıkardım ve katlayarak olabildiğince küçük bir hale getirip kucağıma aldım.

Çantamın üzerine bıraktığım fotoğrafı aldım önce. Hemen ardından sırt çantamı da yüklendikten sonra yoluma devam ettim. Uzun zamandır aklıma koysam da bir türlü yapamadığım şeyi yapıyor, oraya gidiyordum. Hayal meyal hatırlıyordum yolunu. Bu yüzden anılarımdan biri olan elimdeki fotoğraf bir pusula gibi yönümü gösteriyordu bana. Nereye gitmem gerektiğini ona baktıkça daha iyi anımsıyor, gitmem gereken tarafı onun sayesinde bulabiliyordum.

Kaç insan, kaç sokak ardımda bıraktığımı saymayı bırakalı çok oluyordu. Attığım her adımda yılları geride bırakıyor gibiydim. Eskiye gidiyordum sanki, geçmişe... Çok eskiye... Elimdeki fotoğraf anbean canlanıyor gibiydi.

Çok geçmeden eski binaların kucakladığı bir sokağın başında durdum. Tüm günün yorgunluğunun boşa gitmeyişinin verdiği mutlulukla yüzümde kocaman bir gülüş belirdi. Yıllar geçmiş olabilirdi ama her şey bıraktığım gibiydi. Sokağın diğer ucundan koşarak boynuma atıldı sanki çocukluğum. Takvim yaprakları birer ikişer koşturmaya başladı sanki geçmişe doğru. Koştu, koştu, koştu ve yıllar önce, buradan ayrılmak zorunda olduğum o günde durdu.

O günün ağırlığıyla sokağa girip yürümeye devam ettim. Ne çok şey değişmişti o günden bugüne. Buradan, evimden ayrılmak zorunda kaldığım gün gerçekten çocuktum. Şimdi ise çocuk bedenine hapsolmuş bir yetişkin gibi hissediyordum. Yetişmek zorunda kalan bir çocuk...

Eski bir apartmanın önünde durduğumda gözlerim dakikalarca kirli parmaklarımın arasındaki fotoğraftan ayrılmadı. Fotoğraftaki apartmanın önündeydim şimdi. Başımı kaldırıp gerçeğine bakacak cesaretim olmadığından fotoğraftan gözlerimi ayıramıyordum. Fotoğrafta gülebiliyordum çünkü. Mutluydum.

Başımı kaldırıp baktığımda ise şimdiki halimi görüyordum. Terk edilmiş, kimsesiz bir ev. Anılar sinmiş duvarlarına ama bir daha o günleri yaşaması imkânsız.

Ağlamamak için dişlediğim dudaklarımın acısını umursamadan seyrettim evi. Yıllar önce özgürce girip çıkabildiğim o evi... Şimdi ise tek şansım gizlice yeniden girebilmek ve yapmam gereken tek şey sokaktaki kötü adamlarla savaşabilecek kadar büyüyene kadar burada hayatta kalmaktı.

*

Arkadaşlar... Birkaç hafta önce, uzun zaman sonra ilk kez garip bir heyecan hissettim içimde. Aynı gün kafamın içinde iki karakter canlandı ve onlar o kadar farklı geldiler ki bana. Onları ertelemek gibi bir seçenek olamazdı. Bir an önce onları yazıp hem kendim hem de sizi onlarla tanıştırmasaydım geceleri başımı yastığa rahat koyamazdım o derece...

Şimdi yalnızca giriş bölümünü okuduk. Hikaye hakkında ne düşünüyorsunuz, kafanızda nasıl bir kurgu canlandı bilmiyorum ama bir iki gün içinde 1.Bölüm'ü tamamlayıp paylaşacağım ve eminim yine çok seveceğimiz bir hikayesi var. Zamanla siz de tanıyacaksınız ve bunun için çok heyecanlıyıııım :,)

Biliyorum her zaman benimlesiniz. Her adımımda benden daha heyecanlısınız ve bunda da yine siz yol arkadaşı olacaksınız bana. Bu yol, uzun bir yol ve ben şimdiden size binlerce kez teşekkür etmek istiyorum. Sebebini ileride birlikte göreceğiz zaten, yaşayarak... :,)

Oy ve yorumlarınız benim için çok önemli ve özel. Bizi onlarsız bırakmayın sakın 🖤

Sizi çok seven eg, kaçar <3

instagram: _emregul
twitter: emregull

EĞER PEŞİNDEN GELİRSEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin