XLVI.

24.8K 1.3K 337
                                    

Mutfak sandalyesinde oturmuş annemin oklava ile bezeyi iyice yaymasını izliyordum. Bu üçüncü bezeydi, bundan önceki iki bezeye özenle kıymaları yerleştirmiş, en ufak bir savsaklıkta oklavanın unsuz kısmını elimin üzerine yiyivermiştim.

Evet, bunca hazırlık Onat içindi. Cumartesi vardiyamın bitimiyle birlikte koşa koşa eve gelmek durumunda bırakılmıştım çünkü annem bu akşam Onat'ı yemeğe davet etmişti. Bu nispeten acele davette anneme Onat ile aramda bir şeyler olduğunu çıtlatmamın etkisi vardı elbette. Annem çok fazla sorgulamamış, bu zaten bildiği bir durummuş gibi rahatlıkla karşılaşmıştı. Ardından ilk fırsatta Onat'a haber saldırmıştı.

Onat'ın gelmesine henüz bir saatten fazla süre vardı. Çorba, karnıyarık, pilav ve tatlı çoktan hazırdı. Annem mantı için beni beklemeyi tercih etmişti çünkü aynı anda hem kıymayı koyup hem sıkmak çok zor oluyordu. Ona bunca hazırlığa gerek olmadığını söylemiştim ama beni dinlememişti. Fıstıklı baklava bile açmıştı kadın, pes diyordum gerçekten. Annemin bir gün bu kadar damat düşkünü olacağına dair kaşeli kağıt sunsalar inanmazdım sanırım. Keza evde doğru düzgün yemek pişmediği için hayatımda ilk defa yemek yapmayı öğrenmeye karar vermiştim son iki haftadır.

"Şunlara az kıyma koymuşsun," dedi annem ciddiyetle parmağını kast ettiği mantılara dikerek.

"Çok koyunca da çok oldu sıkamıyorum diyorsun," diyerek söylendim.

"Ne az ne çok koyacaksın, dengeli ol yavrum biraz."

Annem kıymaları koyduğum hamur parçalarını hızlı bir biçimde sıkarak unladığı tepsiye göndermeye devam ederken birden onun gelişinden itibaren sürekli olarak sormak istediğim fakat her defasında kendimi durdurduğum soru geliverdi aklıma. Birkaç saniye boşluğa düşüp düşündüm. Neden olmasın? Bu soruyu sormanın vakti artık gelmişti.

"Anne?"

Bakışlarını kaldırarak bana baktı annem. Sesimdeki tınlamadan ciddi bir şey söyleyeceğimi anlamış olmalıydı.

"Neden babama onca yıl katlandın?"

Açık yeşil gözleri, hafif kırışıklıklarını belli edecek derecede kısıldı ilk başta. Sorduğum soru ile birlikte tüm keyfini kaçırdığımı hissedebiliyordum fakat onun ağzından cevabını duymak istiyordum artık. Nasıl, neden babamın onca işkencesine katlanmıştı?

"Başka çarem mi vardı?" Sesinin rengini gizlemişti.

"Vardı. Anneanneme geri dönebilirdin, seni kabul ederdi. Hadi o vefat etti diyelim, sonrasında beni alıp kaçabilirdin mesela. Çalışan bir kadındın, kenarda birikmişin de vardı biliyorum. İzimizi kaybettirebilirdik, hayata tekrar tutunabilirdik. Neden yapmadın bunu?"

Annem bana uzun uzun baktı. Sanki kalbinde her zaman varolmuş fakat üzerini bir kabukla çevrelemiş olduğu yarayı bıçakla deşmişim gibi. Birden yaptığımın patavatsızlık olduğunun farkına vararak gözlerimi kırpıştırdım. Tamamen boşluğuma denk gelmişti. Sorumun onu üzebileceğini hiç düşünmeden hareket etmiştim. Dudağımı ısırdım. "Boşver gitsin. Kusura bakma olur mu?"

Hamurun kalan kısımlarına kıymaları hızlı bir şekilde yerleştirmeye devam ederken bir yandan kendime söyleniyordum içten içe. Annemin derin bir nefes aldığını işittim.

"Bunlar aklımdan geçmedi mi sanıyorsun?" Birden lafa girmesiyle birlikte başımı kaldırdım. "Ablan ve sen henüz çok küçükken bir kez gittiğimi biliyor muydun?"

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Ben çok küçük olmalıydım, öyle ki annemin gittiğini hiçbir şekilde hatırlamıyordum.

"Anneme gitmiştim," dedi annem bir yandan mantıyı sıkmaya devam ederek. "Bir ay kadar gelmedim. Sen henüz süt emiyordun, ilk başta sizi bırakmak zor olmuştu. Temelli gitmemiştim aslında, o sürede plan yapacak, sonradan sizi yanıma alacaktım işte. Sonrasında beklediğim gibi olmadı, her gün sizi uzaktan gözlemek için mahalleye geldiğim günlerden birinde ablanın evden can havliyle çıkıp koşmaya başladığını gördüm."

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin