t h i r t e e n

7.9K 333 34
                                    

#ÖzgecanAslanÖlümsüzdür

Ne yapacağım konusunda en ufak fikrim yoktu. James’e karşı sinirliydim. Aralarında yaşananlar gerçekten hiç hoş olmayan şeylerdi ve Calum bunu unutup hayatına devam etmeye çalıştıkça karşısına James gibi bir engel çıkıyordu. Calum ne zaman yeni, temiz bir sayfa açsa, James o sayfayı da kirletmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. İntikam istiyordu. Ya Calum’ın dediği gibi gerçekten kızlara yalan söylüyordu ya da gerçekten neler olduğundan haberi yoktu.

Dün gece beni öptükten sonra ağzıma gelen tuzlu su tadıyla ondan ayrılmıştım. Gözlerinden akan yaşları gördüğümde ise nasıl bir duygu yaşadığımı şu anda anlatmam imkansızdı. Kalbimin gerçekten acıdığını hissetmiştim ve James’i onu ağlatmasına neden olduğu için öldürebilecek kadar sinirliydim. Akan her yaş için nedensizce içimden bir parça kopmuştu sanki. Dehşete düşmüş surat ifademi gördüğünde ise neredeyse kahkaha atmış ve ilk kez bir kızın onun için James’i karşısına aldığını söylemiş, gittikçe bana bağlandığından bahsetmiş, hayatına girdiğim için teşekkürlerini sunmuş ve beni kollarının arasına biraz daha çekip sıkıca sarılmıştı. Kaç saat öyle oturmuştuk bilmiyorum ama kesinlikle o anda o durumdan şikayetçi değildim. Arada burnunu çekişini duyuyor ve hala ağladığını fark ettiğimde gözlerimi sıkıp daha sıkı sarılıyordum. Kokusunu boynundan bizzat içime çekiyordum ve dün geceye dair en sevdiğim şey bu olmuştu.

En sonunda benden ayrıldığında, beni kucağına almış ve yatağına kadar taşımıştı. Beni yavaşça yatağa bıraktıktan sonra ise arkama geçip uzanmış ve vücudunu vücuduma yaslayıp, yine burnunu saçlarıma dayamıştı ve öylece yatmıştık. İkimizin de uyumadığını biliyordum. Ben onun ağlayışını gözümde canlandırıp uykumu kovup dururken, onun neden uyuyamadığını biliyordum. Ama uyuduğumu sandığım sıralarda bana teşekkür edişini duymuştum. Saçlarımı öpüşünü, kokumu derince içine çekişini ve kafama damlayan bir damla göz yaşını da hissetmiştim. Ama yine de sesimi çıkarmadan durmayı başarmış ve onu rahatsız etmemeye çalışmıştım.

Şu anda ise saat sabahın 10’uydu ve ben hala uyanıktım. Gece içim geçtiyse geçmişti ama 2 saatten fazla uyuyabildiğimi sanmıyordum. Arkamda ki kıpırtıyı hissettiğimde onun da uyanık olduğunu fark etmiştim. Kolunu çekmek yerine sokulup saçlarıma bir öpücük kondurdu ve derin bir nefes aldı. Bense bu duruma küçük bir şekilde gülümsedikten sonra yavaşça ona doğru döndüm.

“Uyandırmak istememiştim.”

“Uyanıktım.”

“Ah, anladım.” Dedikten sonra gülümsedi ve belimde ki kolunu çekti. Yatakta yavaşça doğruldum ve ötmeye başlayan telefonumu elime aldım. James’in ismini gördüğümde derin bir nefes aldım. Ne yapacağımı bilmiyordum. İddiayı kazanmak için James’e ihtiyacım vardı. Ama ona karşı içimde hiçbir şey kalmadığından emindim. Nötrdüm. Calum’da telefonuma baktıktan sonra homurdandı ve bana bakmaya devam etti.

“Efendim?” diye mırıldandım. Sesim yeni uyandığım için boğuk çıkıyordu ve bundan tiksiniyordum.

“Düşüneceğini söylemiştin.”

“Saat sabahın 10’u, James.”

“Dünden beri düşünüyorsun.” Dediğinde kaşlarımı çattım ve derin bir nefes aldım.

“Ne düşünmüş olmamı istiyorsun?” diye sordum yavaşça.

“Calum’la bir daha görüşmek istemiyorum demen beni yeterince mutlu eder.” Dediğinde gözlerim açılmıştı. Aslında buna şaşırmamam gerekirdi. Düne göre sesi çok daha iyiydi. Onu seçeceğimden o kadar emindi ki.

itaat // c.h.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin