Noen som venter foran huset

1.6K 200 467
                                    

|Noen som venter foran huset: Evin önünde bekleyen biri|

-

Yibo o yağmurlu günden sonra bir hafta boyunca Xiao Zhan'ı fakültede görmedi. Başta Zhan'ın ikinci sınıf olmasından dolayı ve farklı bölümlerde olduklarını hesaba katarak karşılaşmamaları fikri aklında gezinip dursa da Zhan'ın ikinci kez aldığı o derse gelmeyişiyle, Yibo onun aslında bir hafta boyunca okula gelmediğini öğrendi. Tabi bu bilgiyi fakültede dersliğini ararken, Zhan'ın yemekhanede Yibo'yla tanıştırdığı Norveçli çocuk Bjørn'dan öğrenmişti.

Yibo merakına engel olamayarak birkaç kez kampüsün içindeki erkek yurdunun önüne gitti. Fakat Zhan'ın hangi blokta kaldığını bile bilmiyordu. Keşke o gün Haikuan Zhan'ı bırakmaya gittiğinde, onlarla beraber gitseydi. Böyle bir durumda kahverengi saçlı çocuk birkaç gün yurdun etrafında boş boş gezinerek hafta sonunu getirmişti. Zhandan hala haber yoktu. O gün Yibo'ya sarıldıktan sonra görüşeceğiz demişti. Fakat gelmemişti. Yibo ise beklemişti. Daha tanışalı yeni bir hafta olmuştu ama Zhan ortadan kaybolmuştu. Yibo ise mızıkçı bir çocuk gibi nedenini bilmediği bir şekilde somurtarak okula gidip gelmişti. Çünkü o verdiği sözü tutmayan insanlardan nefret ederdi.

Hafta sonu hava güneşliydi. Stavangerde güneş gökyüzünde süzülürken, hafif bir rüzgar esiyordu. Yibo iç çekerek tek başına yaptığı kahvaltının bulaşıklarını yıkadıktan sonra çöpü dışarı çıkarmak için kapıya çıktığında, kapının önünde onu bekleyen genci görünce şaşırdı. Zhan sürpriz yapar gibi Yibo'nun hiç beklemediği anlarda ortaya çıkıp duruyordu. Ama bu sefer atkısı yanında değildi. Giydiği uzun bej trenç ceketle Norveç'in sokaklarına ayak uydurmuştu. Yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle Yibo'ya el sallayarak koşa koşa karşıdan karşıya geçti.

"Yibo!"

Zhan uzun bacaklarıyla karşıdan karşıya geçerken bağırarak onu kapının önünde bekleyenin ismini söyledi. Elinde tuttuğu poşeti Yibo'ya uzattığında Yibo anlamayarak Zhan'a baktı.

"Ödünç aldığım giysiler. Sana geldiğimde vermiştin ya hani."

Zhan bir anda ingilizceye döndüğünde, Yibo sesini çıkarmadan içinde kazağının ve pantolonun olduğu poşeti aldı. Fakat tam da o anda Zhan'ın sinsice sırıtan suratına yeniden baktığında bir şeylerin yanlış gittiğini anladı. Çünkü yan evin bahçesinde oturan öğrencilerden yükselen nidalar, Zhan'ın onların başından beri orada oluşunu bilmesi ve özellikle Çince konuşmak yerine İngilizce konuşması Yibo'nun kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu. Çünkü Zhan Çok... çok yanlış anlaşılmaya müsait bir cümle kurmuştu.

"Ee içeri almayacak mısın beni?"

Zhan inatla yüksek sesli bir şekilde ingilizce konuşmaya devam ederken Yibo akıllanmaz bu dercesine başını olumsuzca sallayıp kapıyı açarak kenara çekildi. Zhan yaramaz adımlarla içeri girerken bahçedeki gençlerden yine sesler yükselmişti. Yibo Zhan'a sinirlenmemeye çalışarak kapıyı sertçe kapattı. Fakat içeri giren gencin bunu zerre taktığı yoktu. Hafta sonu Yibo için erken denilebilecek bir saatte karşısında duran çocuk sanki kendi eviymiş gibi rahatça etrafta dolanırken Yibo'nun aklına Zhan'ı gece kampüste gördüğü halini hatırladı. Şu anki Zhan başka biriydi sanki. Fakültede de böyleydi hep yaramaz, hep neşeli, en yüksek kahkahaların sahibiydi. Oysa Yibo o gün Zhan'ın kimseye göstermediği çaresiz yanını görmüştü bilmeden.

"Bugün Cumartesi. Ne yapmayı planlıyorsun?"

Yibo, Zhan'ın getirdiği katlanmış elbiseleri girişe bırakıp ona meraklı gözlerle bakan gözlerin sahibine dönerek omzunu silkti ve ardından umursamazca, "Herhangi bir planım yok." dedi.

Stjernestøv | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin