~1~

2.5K 107 19
                                    

Multimedya da Sami Uca -Doğanın babası-

Keyifli okumalar!!

----

"Onun gitmesini istiyorum Sami!"

Asude hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu ve hayat felsefesi haline getirdiği olayı, beni evden uzaklaştırma planına devam ediyordu.

Salonun kapısından onları dinliyordum ve şu an fısıldaşmaya başlamışları. Duymak için kulağımı biraz daha dayadığımda adını hala koymadığım köpeğin sesini duydum. Yerimde irkildiğim sırada vakit kaybetmeden merdivenlerin başına gidip yeni iniyormuş izlenimi yaratmaya çalıştım.

Asude ve babam salonun kapısında gözüktüğünde son basamağı da inerek yavru köpeği kucağıma aldım ve ikisinin suratına da kısa süreli bakıp mutfağa geçtim.

Kendime bir bardak su doldurduğumda babam ve Asude de mutfağa gelmişti. Rahatsız edici bir şekilde hareketlerimi izliyorlardı.

Bardakta ki suyun birazını kafama diktim ama daha fazla dayanamayarak bardağı dudaklarımdan çektim ve "Ne oldu?" diye sordum.

Babam konuşmak için bir girişimde bulunmayınca Asude konuşmaya başladı.

Soğuk bir sesle "Doktorunla konuştuk ve senin durumunun iyiye gitmediğini söyledi."

"Yakın arkadaşın olan doktorun bunları demesi çok tatlı." Dedim ve sinir bozucu bir şekilde gülümserken zorlanmadım.

Babam kaşlarını çatarak "Bu da ne demek?" dediğinde kendimi dinlettirebileceğimi umarak konuşmaya başladım.

"Neden psikoloğum olarak Asude kendi arkadaşını tuttu baba? Yaptığımı söylediği hiçbir şeyi yapmadım ve onun psikolog olan yakın arkadaşı.."

"Bu kadarı yeter, bana yalancı olduğumu söyleyemezsin!" lafımı bölme seni bok kafalı!

"Annesi gibi deliriyor." Dediğinde babam Asude'nin adını söyleyerek onu uyarmaya çalıştı.

"Ne demek istiyorsun?"

"Sami hala konuşmadın mı?" dedi yapmacık bir sinirle.

"Baba?"

Babam sıkıntıyla nefesini üflediğinde "Bunu şimdi konuşmayacağız, konuyu kapat Asude." Dedi kararlı bir sesle.

Babam arkasını dönüp bahçe kapısına doğru ilerlediğinde Asude bana yaklaştı ve konuşmaya devam etti.

"Kızına, annesinin nasıl ruh hastası bir sürtük olduğunu.."

"Kes sesini!" diye yüksek bir sesle bağırır bağırmaz Asude, babam bize dönmeden elimde ki bardağı kapıp duvara fırlatıp kendini yere bırakmıştı.

Babam dönmeden önce bu işleri yaparken onu hayretle izliyordum.

Bardak parçalara ayrıldığında "Ne yapıyorsun!" diye bir kez daha bağırıp babama döndüm, "Ben yapmadım!" dedim ve iki elimle kulaklarımı kapattım.

"Bu kadarı yeter!" diye babam kükrediğinde yerimde sıçradım.

"Yarın seni Özel Gün Işığı Terapi Merkezine yerleştiriyoruz Doğa."

"Ne?" diye fısıldadığım da Asude'ye bakmıştım. Babam ise çoktan omzuma çarpıp gitmişti.

Asude üstünü silkeleyerek ayağa kalktı ve kapıyı kontrol etti.

"Akıl hastanesi mi? Ciddi misin?" dediğimde şaşkınlıkla ağzımdan bir kıkırtı çıktı.

Asude kapıyı bir kez daha kontrol ettiğinde "Benim fikrimdi, harika değil mi?" diyerek gülümsedi.

"Orada herhangi bir sorunumun olmadığını anladıklarında ne yapacaksın anneciğim(!)?"

"Anlamamaları için her şeyi yapacağım tatlım. Şimdi izninle, kızının da annesi gibi delirmiş olduğunu düşünerek yıkılmış bir kocam var, gidip onu teselli etmeliyim." Dedi ve sinir bozucu bir zaferle gülümsedi.

Mutfaktan çıkmadan önce de son heceyi uzatarak iyi geceler dedi ve gitti.

******

Yanıma sadece birkaç parça alıp bavuluma dağınık bir şekilde fırlattım.

Ne kadar kalacağımı bilmediğim için birkaç eşya daha seçerek bavula düzensizce yerleştirdim.

Yatağımın üzerinde durmuş yavru köpek ne yaptığımı izliyordu. Dili dışarıda, kuyruğunu sallarken onunla oynamam için ne kadar sabırsızlandığını görebiliyordum.

Bavul hazırlamayı bırakıp yatağıma oturdum ve köpeğin üzerime çıkmasına izin verdim.

Suratını iki elimle tutup bana bakmasını sağladıktan sonra onunla konuşmaya başladım.

"Beni bırakacağını düşündüğüm için sana isim koyarak bağlanmak istemedim ufaklık."

Heyecanla havladığında gülümsemeden edemedim. Gülümsemeye devam ederken "Üzgünüm." Diyerek devam ettim.

"Senin bırakacağını düşünürken ben seni bırakıyorum." Diye fısıldadım hüzünle.

Gözümden kaçırdığım bir damla yaş çeneme doğru aktığında küçük köpek suratıma atılarak ıslanmış yanağımı yaladığında hafif kızgın bir tonda –kıkırdamama engel olamayarak- "Hey!" diyerek bağırmıştım.

Büyük ihtimal ben gittiğimde Asude köpeği tekrar sokağa atacaktı.

"Seni özleyeceğim hmm, sulu? Evet sen sulusun!" diyerek kahkaha attığımda suratımı bir kez daha yalamıştı.

*******

Arabaya bindiğimizde olabilecek konuşmaları engellemek için hemen radyoyu açmıştım.

Bir süre sonra beni yarı yolda bırakmış, frekansı çekmeyen radyoyu kapatıp sessizliğe gömüldük.

Babamın konuşmamasına seviniyordum çünkü konuşursak ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Böyle olsun istemezdim, üzgünüm."

Cevap vermedim. Ne diyebilirdim? Kafamı sadece sallayarak camdan bakmaya devam ettim.

"Sık sık ziyaretine geleceğim, merak etme." Aklıma Emir geldiğinde içimi bir telaş dalgası sardı. Ona haber vermeyi nasıl unutabilmiştim?

"Emire haber vermedim, onu da getirir misin?" Sadece Emir gelse de olurdu ama bunu ona söylemedim çünkü biliyordum, zaten babam gelmek istese de Asude bir şekilde gelmesini engellerdi.

"Suluyu Emire verir misiniz? Asude'nin sokağa atmasını istemiyorum." Diyerek son kez küçük dostuma bir iyilikte bulunmak istedim.

"Sulu? Ah, köpeğinin adı! Aslında sen gelene kadar ona benim bakabileceğimi düşünmüştüm?" benden izin istediğini anlayabiliyordum.

"Hayır, teşekkürler. Emir'in bakmasını istiyorum." dedim kararlı bir tonda.

 Kendi kızına babalık yapamayan biri nasıl bir köpeğe bakıcılık yapabilir baba? Ah lütfen, şova gerek yok.

"Pekala." Diyerek mırıldandı ve bir daha hastaneye varana kadar ikimizde konuşmadık.

----------

Merhaba arkadaşlar. Hikayenin daha çok ilgi görmesi için desteğinizi ve eleştirilerinizi bekliyorum. Şimdiden yardımcı olan arkadaşlara çok teşekkür ederim.

Zamansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin