[15]

1.1K 144 417
                                    

[15]~ "Çok güzelsin. Dilim tutuluyor, nasıl güzelsin hem de."

"Yibo, ben geldim."

Xiao Zhan yoğun geçen günün ardından nihayet eve, daha doğrusu küçüğün evine geldiğinde seslenişine bir cevap alamadı. Bu yüzden meraklanarak yeniden seslendi, adımları da salona doğru ilerlerken hız kazandı.

"Neredesin?"

Salona ulaştığında çocuğu köşede, boyaların, renkli kalemlerin arasında çizim yaparken bulmuştu. Kulağındaki kulaklık yüzünden duymamış olması normal olsa da karşısında durduğu halde onu fark etmemesi tuhaftı. Çocuğun yanına doğru yürümeye başladığında kendisine uzatılan el ve o elin tuttuğu boya fırçasıyla attığı adım istemeden yarıda kesildi.

Yibo sabahtan beri resimlerle uğraştığından yorulmuştu. Yinede önündeki çalışmayı bırakmak istemiyordu. Boynunu yana düşürüp ensesini kaşıdı, zaten karışık olan saçlarını karıştırdı ve biraz düşündü. Önce kulaklığını, ardından gözlüğünü çıkardı ve sakince konuştu.

"Soyun."

Zhan baştan aşağıya ürperirken Yibo tuttuğu fırçayı salladı ve tekrar etti.

"Gege soyun, bir şeye bakacağım."

"Ne?"

Bu soruyu dehşete düşerek ve iki adım gerilerken sormuştu. Ona göre tehlikeli bir soruydu. Aklına gelen şeyler, Yibo için çizdiği güven sınırını aşıyordu.

Büyüyen gözleriyle çocuğa baktığı sırada Yibo elinde tuttuğu fırçayı bırakmadan ayağa kalktı ve ona doğru yürüdü. Bütün gün uğraştığı halde çizemediği resim canını sıkmıştı, istediğini almakta kararlıydı.

"Alt tarafı gömleğini çıkartacaksın, çizimim yarım kaldı."

Ellerini büyük olanın gömleğine uzattığında parmak uçlarındaki kuruyan boyaların silik izleri temiz kumaşa izler bırakmış ve o, bunu zerre umursamamıştı. Zhan ise üzerindeki gömleğin düğmesini teker teker açan çocuğun yüzüne bakıyor, sıklığı artan nefesine ve hızlanan kalbine mukayyet olmaya çalışıyordu.

Zordu. Aklı çoktan çok farklı bir noktaya ulaşmıştı, aksi yönde gidemiyordu.

Yibo büyük olanın çıplak göğsüne bakarken fırçanın tersiyle omuzlarını ölçer gibi yaptı. Sonra onun etrafında döndü ve parmaklarını sırtında gezdirdi.

Sabahtan beri çizmeye çalıştığı şey Zhan'ın resmiydi ve yüzünü halletmiş olsa da vücudunu, belki de çok görmediğinden bir türlü hayal edip de çizememişti. Bu yüzden şimdi, Zhan'ın etrafından gezinirken ilk kez görüyormuş gibi merakla inceliyordu onun bedenini. Parmakları pürüz barındırmayan ten üzerinde gezinirken, karşısındaki adamın sıklıkla alıp verdiği nefesleri fark etmekten çok uzaktı.

Xiao Zhan'ı mahvetmeye devam ederken fırçasını kulağının üstüne koyup parmaklarıyla hayali bir kadraj oluşturdu ve heyecanlanarak konuştu.

"Mükemmel."

Zihnindeki resimin güzelliği ile neredeyse sarhoş olacaktı. Bu sarhoşluğu hemen kağıda geçirmek istiyordu, parmakları karıncalanıyor ve hala kendisine kopkoyu gözlerle bakan adamın farkına varamıyordu. Sorun değildi, Wang Yibo her zaman Xiao Zhan üzerinde bir dünya kuruyor, o dünyaya tek bir sözüyle hükmediyor ama bazen de,  gökyüzüne baktığından dünyasının mahvoluşlarını göremiyordu.

Havada süzülen parmaklarının çizdiği hayali kadrajı genişletmek için geriye çekilirken yeniden mırıldandı.

"Çok güzel, beni neredeyse ağlatacak."

Amélie'nin Öyküsü [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin