6| Hâlâ Yok Beni Anlayan

1.7K 194 435
                                    

Xiao Zhan ve Wang Yibo birbirine oldukça uzak, yolları birbirine çıkmayacak; yönleri birbirine ters olan iki şehir gibiydi. Bir kez bile birbirine çıkacak yolları inşa etmeye yeltenmemiş iki yetişkin ruhtu. Üç yıl sonra yan yana geldikleri gibi bu kısa anın biteceğini bilen iki bedendi. 

Fakat, birbirine oldukça uzak, bu ulaşılması zor iki şehrin, birbirine ulaşacağı tüm yolların yok edildiği; bir daha birbirlerinden haber alamayacakları sınırların çizildiği tam o anda sınırdaki küçük bir dereye yerleştirilen tahta bir köprü gibiydi Wang Yuan.

Küçücük bir köprüydü. Lakin bu yolların birleşmesi için atılan belki de en önemli adımdı. Ancak O an için Zhan'ın gözleri bu atılan önemli adımı görmedi. Gururu görmek istediklerinin önüne geçmişti. Durgun gözleri kapının önünde duran Yuan ve Yibo'da dolaştığında birkaç gündür içini kemiren düşünceler yeniden gün yüzüne çıkmıştı. 

Üniversite hayatı boyunca Yibo'nun yanından bir kez bile ayrılmayıp ondan etkilendiğini her seferinde belli etmeye çalışan kendisiydi. Aileleri nişanlanacaklarına karar verdiğinde sabaha kadar mutluluktan uyuyamayan o heyecanlı genç yine kendisiydi. Yüzükleri takıldığı gece annelerinin ısrarıyla beraber uyuyacaklarını öğrendiklerinde önce odaya çıkıp Yibo'yu bekleyen de kendisiydi. Fakat Yibo gelmemişti.

Gece yarısına kadar Yibo odaya uğramamıştı bile. Zhan o odada kaldığı her dakika içi içini kemirirken diğeri gelmemişti. Ta ki gece yarısını geçtiğinde Zhan uyur uyanık bir halde yatağın sol köşesinde cenin pozisyonunda uzanmış bir şekilde uyumaya çalışırken odanın kapısı nihayet açılmış, Yibo içeri girmişti.

Gözlerinin durağına bir kez bile uğramayan uyku yüzünden gözlerini kocaman açıp hızla uzandığı yerden doğrulduğunda bunu beklememiş olan Yibo geriye doğru bir adım atıp, yataktaki bedenden uzaklaşmıştı.

Zhan, nişanlısından aldığı bu tepkiye şaşırırken ayağa kalktı, ürkek adımlarla Yibo'ya yaklaştı. Belki bir umut uzakta gördüğü bu koyu, zifiri donuk gözler yakınlaştığında yumuşar; Yaklaştıkça üniversitedeki Yibo'yu, çok sevdiği yumuşak kahve gözleri yeniden görebilirdi. 

O zamanlar ne kadar Yibo'yu rahatsız ettiyse de o hiçbir zaman Zhan'a böyle bakmamıştı. Gözlerindeki uçurumları gören Zhan korkarak Yibo'nun elini tuttu. Birleşen parmaklar yüzünden nişan yüzükleri birbirine çarpmıştı. Zhan gözlerindeki umut kırıntısıyla ona bakmamakta direnen gencin çenesinden tutup kendisine doğru çevirdiğinde Yibo Zhan'ın tutuşundan kurtulup yatağa yaklaştı ve onun için ayrılmış olan yastıklardan birini aldı. Ardından Yibo, Zhan'ın üç yıl boyunca elini kolunu bağlayan, yüreğine esir ettiği; Amerika'dayken her gece aklına geldiği için bir kez bile unutamadığı o cümleyi soğuk bir şekilde söylemişti.

"Birbirimize uzak uyuyabiliriz. Kimseye dokunmayı sevmiyorum... kendimi zorlamak istemiyorum."

Yibo'nun soluk dudaklarından firar eden her bir sözcük bir bomba gibi Xiao Zhan'ın yüreğindeki şehre yağıp ruhunu paramparça ederken söyleyeceği ne varsa boğazına dizilmiş, ilk andan kendisini yalnız bırakıp kapıyı çarpan nişanlısının ardından bakakalmıştı.

Tam da şuan yüreğindeki şehri talan etmiş bu adamın oğlu ona doğru yüzündeki masum pırıltılarla gelirken Zhan'ın eli kolu bağlandı, bir şey diyemedi. Yibo'nun gözlerinin içine büyük bir nefretle bakarken tam tersine Yuan'a samimi bir şekilde gülümsemişti. Tüm nefreti, tüm hüznü hepsi Yibo içindi. Anlaşılması isteyişi de sadece Yibo içindi. O anlasa yetecekti; Yibo kendisini sevse yetecekti.

Yuan bahçeye minik adımlarla girip bir anda Zhan'ın uzun bacaklarına yapıştığında genç adamın şaşkınlıktan dolayı kocaman açılmış olan gözleri bacağına yapışıp kendisine parlak bir şekilde gülümseyen çocuğa dönmüştü. Yibo da gözlerinin önünde gerçekleşen bu sahneye şaşırdı. Çünkü oğlu kimseye yaklaşmayı sevmezdi.

Bu Yüzden, | Yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin