7. Bölüm - Gözlem

833 145 89
                                    


"Nasıl geçti?"

Xiao Zhan sinirle soludu. "Cheng."

"Merak ediyorum, ne var? Yirmi yedi yıllık kuzenimin ilk gecesini öğrenmek istiyorum."

Yüzünde hissettiği sıcaklığın öfke mi, utanç mı olduğunu anlayamadı. Bir eli alışkanlıkla kuzeninin yakasını kavrarken erkeksi bir homurtu dudaklarının arasından döküldü.

"O denli kötü müydü?"

Xiao Zhan, kuzeninin yüzündeki gevşek ifadeyi hangi eliyle dağıtması gerektiğine karar vermeye çalışarak geçirdiği birkaç saniyenin ardından derin bir nefes aldı. Elini geri çekerek sırtına uzattı. Sarayın gerisinde, yeşil bir alanda kurulmuş çalışma alanına gelmişlerdi. Alan oldukça boştu. Etrafta kimseyi görememenin rahatlığıyla konuştu.

"Hiçbir şey olmadı. Uyudum."

"Ne?" Cheng şaşkınlıkla ona baktı. Kuzeni bir elinde yayı, diğer elinde okuyla dikiliyor, hedeften olabildiğince uzakta durarak nişan alıyordu. "Ben kağanın yerinde olsam hemen şimdi Çin'e savaş açardım."

Xiao Zhan onun sözleri üzerine alaylı bir öfkeyle tükürür gibi, "Yalnız uyudum." diye söylendi.

Cheng dikkatle kuzenine baktı. Yalan söylüyor gibi görünmüyordu.

"Nasıl?"

"Ne? Sen istemedikçe hiçbir şey yapmayacak, diyordunuz. Adam da yapmadı."

"Evet, dedim ama... yalnız uyumanı da beklememiştim."

O da beklememişti. Fakat umursamamaya karar vermişti. Kollarını gerdi, parmaklarının arasındaki oku hedefe gönderdi.

Hedefin ortasını bulan oka bakma gereği bile duymadan Cheng'e döndü. Kimsenin olmadığına emin olsa da fısıltıyla, "Burada kimse yok. Bu askerler hiç çalışmıyorsa, devleti ele geçirmek tahmin ettiğimizden daha kolay olabilir." Diye mırıldandı.

Cheng'in öksürüğü üzerine arkasına döndü. Sade kıyafetleri içinde Haikuan yavaş adımlarla kendilerine doğru geliyordu. Metrelerce uzakta olduğundan kendisini duymadığına emin olarak omuzlarını dikleştirdi, çenesini kaldırdı ve genç adamın yaklaşmasını bekledi.

"Prens Xiao, Alperen Cheng."

*Alperen: Toplumun sayıp sevdiği, örnek aldığı savaşçı kişilerin genel adı

"Yabgu Haikuan." Üç genç adam baş selamına durdular.

*Yabgu: Kağandan sonra gelen ve imparatorluk arazisinin bir kısmını idare ile sorumlu ve hükümdar ailesine mensup şahsın taşıdığı bir unvan.

Xiao Zhan, Yibo'nun gözlerinde görmediği öfkeyle sarılı ateşleri ağabeyinde açıkça görebiliyordu. Adam açık bir nefretle onları izliyor, her hareketlerini kontrol ediyordu. Fakat nefretlerinin karşılıklı olduğunu bilmenin rahatlığıyla gülümsedi. Bu adamın yanında gülümsemek, kağanın yanında gülümsemekten daha kolaydı.

"Nasılsınız?"

Haikuan'ın, Xiao Zhan'ın ardında olduğunu tahmin ettiğine benzer gizli emelleri olmadığından, nefretle bakmayı sürdürdü. İyi geçiniyor gibi davranma zorunluluğu yoktu. Xiao Zhan'ın sorusunu es geçerek, "Hep böyle geç mi çalışırsınız? Güçlü erler, günden önce doğmalıdır." Dedi.

Cheng'in hem alaya hem sinire bulanmış sesiyle, "Ben, bana nefretle bakan eli bıçaklı onlarca askerin arasında tek başıma çalışamadım." Diye açıkladı. Dudakları muzip bir gülümseyişle kıvrıldı. "Kuzenim de tahmin edersiniz ki dün gece yorulmuş olmalı."

CasusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin