ON YEDİNCİ BÖLÜM: "KANİCE SIRADAĞLARI"

82 1 0
                                    

****

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

****

Her şey bir rüya olabilir miydi? Moo bir gün gözlerini güne kapatmış ve gecenin en derin saatlerinde zihninin kendisine oynadığı oyunlardan birinin içinde sıkışıp kalmış olabilir miydi? Avucunun içindeki haritaya baktı. Bu bir kurtuluş muydu? Ne olursa olsun denemeliydi. Bir süre rotasını çizmek için haritayı inceledi. Kanice sıradağlarına gidebilmesi için Slo Nehri'nin bir uzantısını takip etmeliydi. Uzantı Kanice Sıradağlarına doğru gidiyor ve dağın kaynak kısmında birleşiyordu. O uzantıyı bulması gerekiyordu. Etrafına bakındı. Nehrin bazı uzantıları kesik kesikti ancak bir uzantısı hariç... Kızıl gözleri bunu kaçırmamıştı. Tedirgin bir mutlulukla oraya doğru ilerlemeye başladı. Kendisine birkaç kilometre uzaklıktaydı ve dikkatlice incelendiğinde kol kesik kesik ya da tükenmiş değildi. Uzantısını sürdürmeye devam ediyordu. 

İşte bulmuştu! 

Yeterince zamanı yoktu. Bir an önce işe koyulması gerekiyordu. İçgüdülerine güvenerek kolu takip etti. Kol bazen kesilecek gibi oluyor ruhunu darlayacak kafasının içindeki sesleri susturmaya çalışıyordu. Sevgili dostu... Minba umuyordu ki iyiydi. Sözünü tutmaz ve ona zarar verirse işin ucunda canı olsa dahi o pis nöbetçiyle savaşacaktı. Nehrin uzantısını saatlerce takip etti. O sırada elindeki haritayı daha dikkatli daha özenle inceleme fırsatı da buldu. 

İlk defa bir zihin haritası görüyordu. Bu tam anlamıyla efsanevi fakat bir o kadar da ürkütücüydü. Nöbetçinin tehlikesinin ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyordu. Normalde basite alınacak bir efsane yaratığı değildi ancak bu kabiliyetini görmek ister istemez onun daha ne ürkütücü becerilerinin olup olmadığını Moo'ya sorgulatmıştı. 

Hava gittikçe soğuyordu. Vücudunun buna verdiği tepkiler pek iç açıcı değildi. Yol gittikçe yükseliyor yükseldikçe hem üşümesi hem de yorgunluğu artıyordu. Ne yapacaktı? Böyle ilerlediği müddet soğuyan havanın ısı derecesi daha da azalacaktı. Donarak ölebilirdi. Ki bu muhtemel değildi, olacak olandı. 

"Ne yapacağım, ne yapacağım ben..." Derin derin soluklanıyor, kollarını ısıtmak için avuçlarını kullanıyordu. 

"Hey!" Sesin ardından küçük bir patlama sesi yükselmişti. 

Bu ses de neyin nesiydi? İrkilmişti. Sola doğru döndü. "Buradayım!" Ses artık sağdan geliyordu. Sağa doğru döndü. Kimse yoktu. "Kendi kendime hayal de görmeye başladım. Bu gerçekten de hiç iyi değil." 

"Hayal filan görmüyorsun," dedi yabancı ses. Kalın, iğne yapraklı bir ağacın arka kısmından başını sarkıtmış kendisini inceliyordu. Moo avucundaki haritayı koruma içgüdüsüyle sıktı. Parçalanmamasını umut etti. "Sen de kimsin?" Yabancı olduğu yere geri çekilerek, "Asıl sen kimsin yabancı? Buralı gibi görünmüyorsun..." Demişti. Sesi bazen bir dişi bazense bir eril gibi çıkıyordu. Kafa karıştırıcıydı. Moo gerçekleri söylemekten yana olan birisi olarak durumu açıkladı belki bu yabancı ona istediği yönde bir yardımı yapabilirdi. 

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin