10| Kendi düşmeyen ağlar.

704 100 337
                                    

"Niye aradın?"

Dükkandan içeriye girerken telefonun ucundaki arkadaşına karşı sabırsız bir sesle karşılık verdi. Gözündeki makyajı yine bozuk, karmaşık desenli gömleğinin düğmeleri yine yanlış iliklenmişti.

Ve hayır, Yibo önceki gece sarhoş olmamıştı.

Karşı taraftaki arkadaşı konuşurken umursamaz, sarsak adımlarla dükkanın içine doğru ilerledi, görünürde kimse yoktu. Gözleri Zhan'ı ararken en az tavrı kadar umursamaz olan sesiyle sordu.

"Kaykay mı? Ne zaman, nerede?" 

Xiao Zhan orada yoktu ve Yibo onu hep masasında otururken bulmaya alıştığından, kısa sürede olsa da kocaman bir eksiklik hissiyle baş etmesi gerekmişti.

Bu his, huysuzlanma isteğini de ortaya çıkardığından durduk yere, aniden arkadaşının adını bağırdı.

"Hao Xuan!"

Sesini yükseltmesindeki amaç arkadaşı ile hiçbir şekilde alakalı olmasa da, bu yaptığı telefonun ucundan yükselen  öfkeli bir sorgulamayı beraberinde getirmişti.

İçeri kısımdan sesini duyup gelen Zhan'a zafer kazanmış gibi baktıktan sonra yeniden umursamazı oynayarak arkasına döndü ve niye bağırdığını soran arkadaşına cevap verdi.

"Beni duymuyormuşsun gibi geldi de, test edeyim dedim."

Arkadaşı onun dengesizliklerine karşı bir kez daha öfkeyle konuştuğunda ise onu tam dinleyemedi. Çünkü kulağı  arkasındaki adım seslerindeydi. Bir süre öylece durdu, sonra da bedenini değil ama başını çevirip Zhan'a baktı. Onun yüzünü işgal eden yarım gülüşün bir benzeri dudaklarında kendisine yer bulurken, bir taraftan da hala haberi olmadan kulağında uzaklaştırdığı telefondan öfkeli sesler yükselmeye devam ediyordu.

Karşısındaki bedeni gördüğü her an, yüzüne yayılan sıcak his ve omuzlarından başlayarak tüm bedenine hükmeden o ürperti artık neredeyse tanıdık bir duygu haline gelmişti.

Kaç gün olmuştu bilmiyordu.

Saymamıştı. Dakikalarını Zhan'ın kolları arasında geçirdikten sonra üzerine işlenen o ürpertiyi, sıcak ve rahat hissi atabilmiş değildi. Üstelik onun mutlulukla parlayan gözlerine baktığı her seferde midesinden yukarıya doğru sancılanan o acayip duyguyu da kendisine izah etmekten epey uzaktı. Tek yaptığı günlerdir büyük olanın dibinden ayrılmamak ve yanındayken de onunla öncekinden daha şiddetli bir şekilde uğraşmaktı.

Elinde tuttuğu telefonu hatırlayarak yeniden kulağına götürdüğünde beklemeden," Sanırım gelemem sizinle." Diye cevapladı arkadaşını. Bunu söylerken de alışkanlıkla Zhan'ın omzuna kolunu atıp, onu kendisine doğru çekiştirmişti.

"Başka birine kaykay sözüm var."

Büyük olan omzuna baskı uygulayarak onu aşağı çekmesine direniyordu ve Yibo'nun kendisinden bahsettiğini anlaması biraz vaktini almıştı.

"Tabi tabi." Demişti Yibo. Zhan kolunun altında ona zorlanmadan karşı koyarken,o da iyice boynuna asılmış, keyifle gülümsemiş ve haylaz parıltılarla dolu gözlerini ona dikmişti. "Bir kaykay yapıyor varya, görsen dilin tutulur."

Hayatında bir kez bile kaykay üzerine çıkmadığı için gözlerini büyüterek bakan ve eliyle kendisini gösteren Zhan'a  hevesle başını salladı. Kafasında çoktan plan yapmış ve büyük olanın bu plana uymaması ihtimalini daha en baştan elemişti. Günlerdir onu istediği her yere sürüklüyor ve her şeyi yaptırıyordu. Zhan ise ona hiçbir şekilde karşı çıkmıyordu.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin