ℬ𝒶𝓀ı𝓃 ö𝓁𝒹ü

12.3K 993 134
                                    

Pahalı taşlarla çevrili aynaya yansıyan bedenimi inceliyordum .

Yansımamdan gözlerime ulaşan şey kıyafetlerim, kemerim , takılarım veya tacım değildi , asık suratımdı .

Zaten şen kahkahalar atan , ağzım kulaklarında gezen birisi değildim , fakat bu kadar somurtkan , ciddi olduğum bir zaman da pek hatırlamazdım .

Babamın çağrısı üzerine aşağı inmem gerekiyordu ama o kargaşanın bir parçası olmak gelmiyordu içimden.

Hepsi benim içindi o hazırlıkların, hizmetliler oradan oraya koşturuyor, ellerinde binbir çeşit süsleme , mum , şık şamdanlar ile etrafı süslüyorlardı.

1 hafta önce yapılan tören çağrısı ile koşuşturma başlamıştı . O günden beri babamın yüzünde güller açıyor, benim törenime benden çok süsleniyordu.

Yıllardır bu günü bekliyordum, bir kraliçe seçmeyi ve tahta oturmayı. Ama tabi ki herkes gibi bunu da kendi aklımda hayal etmiştim.

Aşkı beklemiyordum , sevdiğim biri ile evlenmeyi düşünmemiştim bile , ama nedense içime oturuyordu işte .

Oyun gibi gelen şeyler , meseleler birden ciddiye binmişti ve ben buna hazır olmadığımı onların altında ezilerek öğrenmiştim.

Sorumluluklarım artıyor ve ben korkuyordum.

Bileklerimdeki kırışıklıkları düzeltmemin ardından aşağı inmek adına hareketlendim .

Törene çok az bir zaman kaldığından kimsenin beni umursadığı yoktu.

Evlendikten sonra bunlar bitecek desem de bir torun mevzusunun ortaya atılacağını er geç biliyordum.

Yıllardır istediğim evlilik benim özgürlüğümü değil , mutsuz sonumu getirecekti , ve benim bunu yeni görmem elimi kolumu bağlamıştı.

Sonuçta insan yıllarca inandığı , istediği şeyi bir anda değiştirip atamaz.

Kimseye farkettirmeden saraydan sızmak istiyordum.

Arkası dönük bir şekilde elindeki kağıdı karalayan kahyama haber verirsem beni irade ederdi. En azından buna ihtiyacım vardı.

Boşta duran kağıtları minik toplar haline getirmem ile uzun dolabın içine girmiştim.

Elimdeki top kağıtları yaşlı adama art arda fırlatırken sonunda rahatsız olan kahyam arkasına dönmüştü.

Dolaptan çıkardığım elim ile onu çağırdığımda etrafına bakarak temkinli adımlarla yanıma geliyordu.

Kıkırdamamı tutamayıp gülerken sonunda kapağa yaklaşması ile sessizce ona fısıldamaya başladım;

- beni idare edin lütfen , çok bunaldım , dolaşmak istiyorum.

Başını belli belirsiz sallayarak işine döndüğünde bende saraydan zor bela çıkmıştım.

Ama düşünmediğim şey müştemilattan nasıl kıyafet alacağımdı.

Eğer böyle oraya gidersem saraya çoktan haber uçardı, böyle dışarı çıkarsam da bir parçam bile dönemezdi .

Ağacın arkasında oturup somurturken kuyunun başındaki bedeni görmemle gözlerim parladı.

Çelimsiz bedeni ile tahminen tamamı su dolu olan kovayı çekmeye uğraşıyordu.

Önüne düşen kıvırcık saçlarını elinin tersi ile kulağının arkasına iterken azıcık yukarı çıkan kovanın geri dibe düşmesi ile sinirle ayaklarını yere vuruyordu.

ᴘʀᴇɴꜱᴇꜱᴇ ʙxʙHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin