𝒯𝒶𝒽𝓉𝒶 𝒶𝓇𝒶𝒷𝒶𝓂

4.6K 386 18
                                    

Mektupta da yazdığı gibi dün eve bırakılan siyah deri kıyafetleri üstüme geçirirken daha şafak bile sökmemişti . Sarayda ne kadar az insan ayakta ise bizim için o kadar kolaylaşırdı işler .

Sarayda da işler ve yönetim sıkılaştırılmışken oraya girmenin delilik olduğunu biliyordum . Ama anlaştığımız gibi eski çalıştığım kumaş dükkanında bekleyecektim onları . Kuyaş çıkamıyormuş odasından , bu yüzden iki ağabeyi alacaktı beni buradan . En azından yanında ağabeyleri vardı, ufak da olsa yaslandı sırtını . İkisi de aşktan anlayan insanlardı .

Beni evlerinde ağırlayan çift ile sıkı sıkıya sarılmış , en sevmediğim şey olan vedaları gerçekleştiriyorduk;

" Sevginin arkasında dur Yula , gerekirse baştan başla , tekrar tanış onunla ama sakın vazgeçme , ileride sakın pişmanlık olmasın içinde ... Çok dikkatli ol , yolunuz çetindir."

" Bir kurtulalım , sizi ziyarete geleceğim , hem belki prens de gelir hm? Ne dersiniz?"

" Siz kendinizi bir kurtarın da ..."

" Her şey için çok teşekkür ederim."

" Her zaman buradayız."

Salya sümük ikili ile ayrıldığımda elime tutuşturulan ışığı ancak ayak dibimi aydınlatmaya yetecek mum ile düştüm yollara .

Dükkana her adımımda eski anılarım doluyordu aklıma , asla unutamadığım ama bir köşeden de atmaya kıyamadığım ...

Annemin terlikle döve döve beni yıkadığı kuyu girdi görüş açıma, belki de bu yüzden çok seviyordum kuyuları ....

Hiç unutamam bir gün babam elinde kocaman bir tahta araba ile geldi , biraz eskimişti ama benim için dünyanın en güzel oyuncağıydı . Hemen içine binmiş, ayaklarımı hareket ettirerek sokakta oradan oraya koşmaya başlamıştım .

Kimi pazar poşetlerini deviriyor , kimi çocuklara aklım sıra kırık arabam ile hava atıyordum .

Annem de o sıra oturmadan gelirmiş , tabi benim her yerim çamur , toprak ...

Arabamı göstermek için can atıyorum anneme ...

Ağzım kulaklarımda gittim yanına , tabi annemin yüzü oldu patlıcan .

Bir bağırışı vardı o gün , ben önde o arkada koşuyoruz sokakta , tabi arabamı da bırakmam asla .

Sonra düştüm, ellerim parçalandı , dizlerim yırtıldı ama ben arabama ağladım ...

O gün eve sokmadı annem beni kirlisin diye , eline aldığı sabun , kese ve terlikle bir güzel yıkadı beni çeşmede ...

Akşama kadar ben önlerindeki koltukta ağladım , babam sıkıntıdan purosunu yaktı yaktı söndürdü ...

O gece ikisi de uyumamış , bana eskisinden daha kötü ama en azından bir araba yapmışlardı ...

Böyle binlerce anım aklımda koşuştururken dükkana geldim .

İyice eskimişti kapısı , bir iki omuz atmamla gümbürtü ile yapıştı yere.

Tedirginlikle etrafa bakarken sokaktan ses çıkmadığını yavaşça süzüldüm içeri ...

O yeni kumaş kokusu gitmiş, rutubet kokusu kaplamıştı etrafı , tartarlar sökülmeyen kırık dökük raflarda cirit atarken yavaşça tiksinsem de çöktüm tezgahın arkasına .

Ellerimi çekmecelerin iki yanına koyarken minicik delikten kapıdaki olacak en ufak hareketliliği bekliyordum .

Uzun bir bekleyişin ardından duyduğum adım sesleri ile soyduğum masayı hemen bir kenara iteledim ve gözümün tekini kısarak bir diğerini deliğe yaklaştırdım .

ᴘʀᴇɴꜱᴇꜱᴇ ʙxʙHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin