chapter 24

141 37 0
                                    



"Demek Jaehyun'a adını söyletmeyi başardın ha? Bunu beklemiyordum. O sadece bir kaç gündür tanıyor. İki gün mü ne oldu??"

"Seni anlamıyorum. Nasıl öğrendin?" Doyoung önündeki adam hakkında ne düşüneceğini bilmiyordu. Bir kaç gün önce onları Jaehyun'un dairesinden güvenli bir şekilde çıkaran oydu ve Jaehyun'un suratsız doğasına çok zıt olan, ona karşı dost canlısı bir yaklaşımı vardı. Mesela, muhtemelen son beş dakikadadır Jaehyun'un bütün gün konuştuğundan daha fazlasını konuşmuştu. Bugün beraber geldiği yaşlı adam da pek konuşkan birine benzemiyordu. Ayrıca Jaehyun'un olmadığı bir şekilde korkutucu görünüyordu, en azından Jaehyun Doyoung için korkutucu değildi. Komşusu son birkaç ayda onu ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da, Doyoung, Jaehyun'u asla korkutucu bulmamıştı.

Gelenlerin isimlerinin ne olduğunu merak ediyordu. Kimse kendini tanıtma zahmetine girmemişti ama içinden bir his, The Bourne Identity'yi Jaehyuna izleten kişinin karşısındaki kişi olduğunu söylüyordu. Jaehyun adını söylerken yarım kalmıştı, 'Yang-' miydi neydi, öyle bir şeydi.

"Çok sessiz ve yumuşak söyledin ama az önce kardeşime seslenirken adını söylediğini duydum. O duymasa da ben duydum."

"Bu bir hataydı. Ona öyle dememeliydim. Bir dakika kardeş??? Sen onun kardeşi misin??"

"Eh, teknik olarak kardeş değiliz ama pratikte birlikte büyüdük, yani kardeş de olabiliriz sanırım."

"Ya diğer adam?? Hani bugün beraber geldiğiniz, o da senin kardeşin mi?"

Kıkırdayarak, kalçasını yasladığı duvardan çekerken, "Söyleme özgürlüğüm yok." dedi. Sesi sona doğru hafif sertleşmişti, beklenmedik bir şekilde. "Günlük konuşmalarda hep bunu söylemek istemişimdir! Sonunda oldu! Bunu söylemeye yetkim yok... Benim için bunu söylemek çok zor. Sanki kıçıma süpürge saplamış gibi hissettiriyor bir şeyleri söyleyememek."

"Öyle diyorsan." Doyoung gerçekten çaresizdi. Bu adam ne tür biriydi, bu konuşma nereye gidiyordu?

"Her neyse konunun dışına çıktık. Asıl söylemek istediğim şey, eğer Jaehyun sana adını söylediyse, benimkini de bilsen bir sorun olmaz."

"Etkilendim, sanırım?!" Doyoung tereddütle konuşmuştu, adam ise açıkça eğlenerek gülmüştü.

"Senden neden hoşlandığını anlayabiliyorum. Cesaretin var."

"Benden hoşlandığından şüpheliyim. Sadece bana katlanması gerektiği için bana tahammül ediyor."

"Düşündüğün bu mu?" Adam, tüm açık sözlülüğü ve keskin bir zekayla parlayan gözleriyle Doyoung'u izliyordu.

"Sanırım." Doyoung sessizce öyle düşündüğünü kabul etti.

"Ben Yangyang. Bu ismi pek bir kimse bilmez, bu yüzden eğer ortaya çıkarsa seni bulurum ve baldırlarından vururum. Baştan anlaşalım."

"Ah, evet. Ben... uh, yakın zamanda adını ağzıma alacağımı sanmıyorum, rahat olabilirsin."

"Pekâlâ, şimdi birbirimizi tanıma faslını falan geçtik. Mathilde nerede?"

"Kim?"

"Lanet olası bitki."

"Adı bu mu? Sormayı unutmuştum. Yanında sigara içmeme izin vermiyor."

"Umarım evin dışında da sigara içmiyorsundur, çünkü bu açık bir davet gibi olur ve hele de davetin en önemli katılanı senken."

"Hayır, havalandırma fanı açıkken arka tuvalette sigara içiyorum."

"Senin için üzüldüm."

"Bunu kardeşine söyle." diye homurdandı Doyoung. Bir yandan hormurdanırken diğer yandan da Yangyang denen adama bu kadar çok eğlence kaynağı olduğu için mutlu değildi.

"Sana adını söyledi resmen. Bunu hala kafamdan atamıyorum."

"Diğer adı ne? İnsanların bildiği adı?"

"Eh, birkaç takma adı var ama iş adını kastediyorsan Yeohaengja."

"Yani Jaehyun gezgin olarak biliniyor. Ona biraz uyuyor gibi. Seninki ne? İçgüdülerime göre gideceğim, senin Eoreum olmadığını düşünüyorum."

"Ne oluyor be?" Yanyang tüm vücudu sallanırcasına kahkaha atmıştı. Jaehyun'un aksine gülebiliyordu ama gülünecek ne vardı? Kendine fazlasıyla güveniyordu ve rahattı, en azından Doyoung'a böyle görünüyordu. "Senden hoşlandım, evlat."

"Tam olarak sevimli ya da sevilesi bir yanı olan biri değilim, bu yüzden nedenini anlamadım ama boşver adının ne olduğunu söyle."

"Bulkkoch. Bu bana Eoreum'dan daha mı uygun sence?"

"Hmm... Kesinlikle Eoreum'dan daha uygun, yalan yok."

"Onayın ve fikrin için teşekkürler."

"Nasıl kardeşlersiniz siz ya? Birbirinizden çok farklısınız."

"Ben eşsizim ondandır."

"Yani birlikte geldiğin adam, Eoreum mu?"

"Ah, buna kanmayacağım evlat. Ona kendin sormalısın."

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin