19| Kalbimiz neden böyledir?

775 81 354
                                    

"Bunu giyeyim mi?"

Yibo kendisine gösterilen gömleğe bakarken umursamaz bir tavırla omuz silkti. "Giyersen giy."

Onun umursamaz cevabından hoşlanmayan çocuk ise elindeki gömleği gelişigüzel dolaba sıkıştırıp başka bir taneyi eline aldı. "Yibo peki bu nasıl?"

Okuldan geldiğinden beri saçma sorularla uğraşan Yibo telefonundan bakışlarını çekip hevesle yüzüne bakan kuzenine çıkardı. Günlerdir evini işgal eden kuzenine karşı hiçbir şey yapamıyor olmasının bazı nedenleri olsa da sabrından geriye çok az şeyin kaldığı ortadaydı.

"Fanxing hangisini giyersen giy dedim ya!"

Elinde gömlekle donup kalan Fanxing kendisine ters bakışlar atan Yibo'ya yaklaştı ve ellerini beline götürerek karşılık vermeye hazır hale getirdi bedenini.

"Düzgünce cevap versen ölür müsün?!"

Sabır diler gibi gözlerini usulca açıp kapatan Yibo karşısında kendisine çıkışan kuzenini hırpalamak istese de, bunu yapamayacağını hatırlatarak kendisine hakim olabilmişti. Ancak sabrı, suyu tükenen bir kuyu gibiydi ve Fanxing'in bundan henüz haberi yoktu. Bu yüzden hiç çekinmeden kendisinden iki yaş büyük kuzenine karşı söylenmeye devam ediyordu.

"Sen büyüdükçe daha kaba birine dönüşmüşsün. "

"Ailedeki herkese, hatta dedeme karşı bile hep böyleydin."

"Gömleklerini kıskanıyorsun galiba sen, şu suratının haline bak."

Fanxing ağzını açıp bir kez daha konuşacağı sırada Yibo dayanamayarak günler sonra ilk kez sesini yükseltti. "Sus artık yetti be!"

Onun elini öfkeli bir halde havaya kaldırarak bağırmasından sonra Fanxing bir adım gerilemiş ve altta kalmak istemese de kısa bir süre susup karşısındaki bedene bakmıştı. Yibo'yu sorgulayıcı gözlerle izlediği saniyelerde tıpkı çocukluğunda olduğu gibi, onun sınırını anlamaya çalışarak kendisine neler yapabileceği konusunda saniyelik çıkarımlar yazmıştı. 

"Susmazsam ne yapacaksın, dövecek misin önceden olduğu gibi?"

Hırsla dile gelen bu sözler yatağında oturan Yibo'yu ayağa kaldırdığında Fanxing bir adım daha geriye çekilse de, sinirden yüzü kızarmaya başlayan kuzenini kendi kafasında kurduğu sınırın kıyısına dek çekmeye devam edecekti.

"Senin evindeyim diye rahatlama sakın. İki hafta sonra aile yemeğinde çekersin cezasını yoksa!" Dediğinde Yibo gözlerini kapatıp sertçe alnını ovaladı. Karşısındaki çocuğun kendisini sınadığını iyi biliyordu. Çocukluğundan beri evlerine her geldiğinde yapma dediği şeyleri yaparak Yibo'yu çileden çıkartır, onun sevdiği oyuncaklarla oynamak için saatlerce ağlaması gerekse de bunu yapar ve en nihayetinde aldığı oyuncakla köşeye çekilip Yibo'nun sinirden deliye dönüşünü seyrederdi. O zamanlar tek dileği yaz tatillerinde bir araya gelen geniş ailenin onu sevmesi ve özellikle de dedesinin takdir etmesiydi. Ama o, çocuklukta kalması gereken bu anlamsız rekabeti yıllardır sürdürerek karşısında duran kuzeninin nefretini kazanmıştı.

"Beni tehdit mi ediyorsun Fanxing?" Diye konuşan Yibo ciddi suratıyla küçük olanın üzerine yürürken başka bir soru daha öfkeli sesinde can buldu. "Neyle? Ne diyebilirsin ki aileme?"

Bu soru birkaç gün önce sorulmuş olsaydı Fanxing muhtemelen elle tutulur bir cevap veremezdi. Fakat şimdi, kendi tabiri ile büyük bir kozu vardı. Yibo'yu ziyarete geldiği gün onu dükkan da Xiao Zhan ile öpüşürken bulmuştu. O zamanki şaşkınlığını hala atabilmiş sayılmazdı, çünkü çocukluğunun ilk anılarından itibaren Yibo'yu yabani ve insanlardan hoşlanmayan birisi olarak tanımıştı. Bunları düşünerek geçirdiği saniyelerde dağılan dikkati ve odağı kaybolan bakışlarıyla cevap veremezken Yibo onun kafasının içinden geçen düşünceleri dile getirilmiş gibi iyi anladı. İçinde yükselen öfkeyle ileriye doğru tehditkar bir adım daha attı. 

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin