30- böğürtlenler ve pembe cüppe

703 131 31
                                    

Ertesi akşam, Wei Wuxian planladığı gibi ablasını aldı ve Yiling'e yolculuk yaptılar. Mezar Tepeleri'nin dibine yanaşırlarken, Jiang Yanli'nin nefesi kesildi. Aile tanrıçası yeraltı dünyasını nadiren ziyaret ederdi ve Lan Wangji güçlerini bu çorak dağda kullanmaya başladığından beri Yiling'i hiç görmemişti. Patikadan yukarı doğru yürürlerken Jiang Yanli yemyeşil yapraklara bir bakış attığında, gözleri huşu ile dolmuştu.

"A-Xian," dedi nefes nefese. "Çok güzel. Nasıl...?"

Wei Wuxian sırıttı. "Yakında göreceksin."

A-Yuan, Jiang Yanli'yi tekrar göreceği için sevinç dolu bir halde onları selamlamak adına koşarak dışarı çıktı. Birkaç dakikalık taşkın kahkahalar ve ortalıkta dolanan alay etmeler sonunda Wei Wuxian, Lan Wangji ve Lan Xichen'i getirmek için ayrılmak zorunda olduğundan, A-Yuan'a onları beklerlerken Jiang Yanli'ye göz kulak olma görevi vermişti. Shijie'si Wei Wuxian'ın özürlerini eliyle kışkışladıktan sonra gülümseyerek A-Yuan'ın elini tutmuş ve çocuğun kendisini saraya doğru yönlendirmesine izin vermişti.

Hâlâ A-Yuan'ın surat ifadesine kıs kıs gülerken -görevini açıkça ciddiye almış ve Lan Wangji'nin yüz ifadesini taklit etmeye çalışmıştı fakat çok heyecanlanlı olduğundan bunu pek becerememişti- Wei Wuxian yüzeye çıktı ve Lan Wangji ile buluşmak için sözleştikleri göle doğru uçtu.

Wei Wuxian, Lan Wangji'ye yeraltı dünyasına o ve Lan Xichen kendi kendilerine girebilsinler diye bir tılsım vermeyi düşünmüştü fakat en sonunda bu düşüncenin tam tersine karar verdi. Tılsım kendi icadıydı ve bazı aksaklıkları gidermek için hâlâ üzerinde çalışıyordu fakat asıl sorun, son derece karmaşık olması ve yapmak için büyük miktarda manevi güç gerektirmesiydi. Daha önce sadece bir tane böyle tılsım yapmış ve hemen ardından bir hafta uyumuştu. Hem sadece bu da değildi, tılsım yalnızca bir kez kullanılabiliyordu. Başka bir deyişle, bu tılsım mevcut haliyle sadece acil durumlar için uygundu ve şu anki durumun bir aciliyeti yoktu.

Böylece, Wei Wuxian Suibian'dan indi ve çakıl taşları çizmelerinin altında çatırdarken Lan'ın İkiz Yeşimleri'ne doğru sırıttı. Lan Wangji'nin yüzü her zamanki gibi metanetliydi, gözleri Wei Wuxian'ın bakışlarıyla birleşince yumuşamıştı ancak Lan Xichen'in hafif bir şaşkınlık ifadesi gösterdiğine bakılacak olursa, yaşça büyük tanrı Wei Wuxian'ın gerçek kimliği konusunda haberdar edilmemişti.

Normalde Wei Wuxian selamlamak adına kendini Lan Wangji'nin kollarına atardı ama iyi bir ilk izlenim bırakmanın en iyisi olacağını düşündü ve bunun yerine resmi bir selamlama sundu.

"Zewu-jun, seni yeniden görmek güzel," dedi.

Lan Xichen jestine karşılık verdi. "Seni de, Wei-Laozu."

Wei Wuxian gülümseyerek Lan Wangji'ye döndü. İzleyicilerinin bilincinde olarak yanaşmış ve Lan Wangji'nin elini tutmuştu. "Lan Zhan, beni özledin mi?"

Abisinin havaya kalkan kaşlarını görmezden gelen Lan Wangji, kafasını salladı. "Mn."

Wei Wuxian parlak bir şekilde güldü. "Birbirimizi daha iki gün önce görmüş olmamıza rağmen mi?"

"Mn."

"Çok ciddi, Lan Zhan," diye alay etti. "Sorun değil. Ben de seni özledim!"

Lan Wangji'nin kulakları pembeleşti ve Lan Xichen'in gülüşü daha sakin görünmeye başladı.

Wei Wuxian onlara, "Shijie bizi bekliyor," dedi.

Lan Xichen kafasını salladı. "Öyleyse geç kalmayalım."

Kılıçlarına binmiş ve Wei Wuxian'ın Chenqing'i bir portal açmak için kullanacağı o göle süzülmüşlerdi. Ölüler nehrinin üzerinden uçarlarken, Lan Xichen bariz bir merakla etrafa baktı.

Flowers Blooming in the Dark | wangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin