21| Evden ayrılmak ve hatırlanması gereken öpücükler.

673 78 368
                                    

Alnına dokunan ıslaklık zaten sallantıda olan uykusunu alıp uzaklara götürse de, gözlerini açmama konusundaki direnci hala hatrı sayılır derecede fazlaydı. Güzel bir uyku uyumuştu; günlerdir yatmanın getirisi olan tembellik bedenini evi bellemişti ve kulağına ulaşan miyavlama sesi bile uykuya geri dönme isteğine zarar vermiyordu.

"Kes miyavlamayı."

Yibo memnuniyetsiz sesiyle başında bekleyen kediye çıkıştığında yattığı yerden öbür tarafa döndü ve şortunun açıkta bıraktığı bacaklarını örten ince örtüyü ayaklarıyla iterek gerindi. Biraz önce ıslak burnunu alnına sürerek onu koklayan kedinin bu seferde bacaklarına aynısını yapması ise kalkıp bağırması için son nokta olmuştu.

"Ulan! Ne işin var senin burada?"

Kedi yatağın üzerinde ona bakmaya devam ederken bir kez daha miyavladı ve Yibo dağınık saçlarından parmaklarını geçirmeye çalışırken boştaki eliyle kapıyı gösterdi ona. Yüzü saatlerdir uyuduğu için olduğundan daha dolgun, sesi düzeltmeye uğraşmadığı için çatallı ve anlaşılmazdı. "Çık git sabah sabah uğraştırma beni."

Hareket etmeyen kediye kapıyı göstermek sonuçsuz kalsa da, onu ensesinden uzağa itmek bir karşılık bulmuş, o karşılıkta eline inen sağlam bir pati darbesi olmuştu. Üstünde iki ayrı kırmızı çizik oluşan elini hızlıca kendisine çektiğinde önce kapalı dudakları arasından sızlanmaya benzer bir ses çıktı, sonra da yeri göğü inleterek bağırdı.

"Uyuz kedi, yüzsüz!"

"Hainsin işte sen, alçaksın! uydurmaların yetmiyormuş gibi birde saldırıyorsun!"

"Bugün de çok mağdurum!"

Avazı çıktığı kadar bağırmalarına ara vererek hırsla yatakta tepindi ve yüzüne bakan kediye karşı biraz küskün biraz da kimsenin duymasını istemeyerek ağzının içinde, anlaşılmaz bir biçimde mırıldandı. "Bir daha kıyıda köşede seni seversem ne olayım. Mahvettin elimi."

"Uyandın mı? Günaydın." Diyerek odanın kapısını aralayan Zhan'a da normalde düzgünce karşılık verirdi ama o an kediye olan sinirini tam çıkaramadığı için ona bağırarak hıncını çıkarmaya çalışmıştı.

"Uyanmadım! Bak hala uyuyorum!"

Zhan bu bağırıştan sonra olduğu yerde donup kaldı, kaşlarını kaldırarak Yibo'ya şaşırmış gibi baktı ve en son kaşları olağan yerine gelirken ellerini beline yerleştirip yataktaki bedenin dağınık halini incelemeye başladı.

Bunu yaparken gülümsemiş ve tam da bu yüzden, yüzünde sakin bir ifadenin yumuşak kıvrımları yer aldığından Yibo ona yeniden bağıracak hırsı ve öfkeyi kendisinde bulamamıştı. Tek yaptığı terlememiş olsa da tişörtünü havalandırırken odanın başka yerlerine bakınmak olmuştu.

Saniyeler sonra, "Uyandırayım hemen seni." Diyerek yatakla arasındaki mesafeyi kapatan Zhan yıkayıp geldiği için soğuk olan parmaklarını küçüğün dağınık saçlara uzattı. Ama Yibo'nun günlerdir tarak yüzü görmemiş saçları dağınık ve ıslanmadan açılması mümkün olmayacak kadar karışıktı. Bu yüzden parmakları uzandığı tutamlar arasında kaldığında Yibo o gün ikinci kez sızlanmış ve saçlarını istemeden çekiştiren adamın elinden tutmuştu.

Geriye kaçmaya çalıştığı sırada saçlarını sahiplenerek avuçlarına hapseden Yibo, devamında sakince dağınık tutamların içine Zhan gibi elini daldırmadan, sadece üzerinden sever gibi okşamaya başladı. Bir yandan da, "Yaşlı adam biliyorum kıskandın saçlarımı." Demekten de geri kalamamıştı.

Zhan ise onun kendi saçını okşayan haline gülmemek için dudaklarını birbirine bastırsa da, ufak bir sesin oradan çıkmasına mani olamamıştı. Saniyeler sonra elini yeniden küçüğün saçlarına uzatıp aynı onun az önce yaptığı gibi okşadı ve gülmemek için verdiği savaşı bırakıp "Pardon pardon, istemeden oldu." Diye hızlıca konuştu.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin