- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐨𝐧𝐞 -

1.2K 177 674
                                    

6 saat önce;

''bak şimdi güzel kardeşim, sana sabahtan beri okulun yaptığı bir kamptan bahsediyorum. sen bana hala 'bu gömlek beni kilolu mu gösteriyor ni?' diye soru soruyorsun.''

gözlerimi kısarak nialla bakmaya devam ettim. ''kilolu gösteriyor yani?''

niall derin nefes aldığında artık onu dinlemeye karar vermiştim. '' tamam ya. sen bir daha anlatsana şunu.''

emin misin bakışları atarken konuşmaya başladı. ''dönem bittiği için herkesin çok yorgun olduğunu söyleyen sevgili hocalarımız bir kamp hazırlamış. mesela sen müzikle ilgileniyorsun ya? heh işte o dal hakkında her hafta 1 etkinliğin yapıldığı ve sonunda sertifika kazandığın bir kamp. yani ilerde de çok işine yarayacak. tek kural teknolojiden uzak kalmak. amaç kafa dinletmek yani.''

teknolojiden sonrasını gözlerimi pörtleterek dinlemeye başladığım için niall konuşmasına hafif sırıtmayla devam etmişti. ''şöyle düşün: hem tatil yapacaksın, hem elinde bir başarı olacak. çok ani bir kararla verildiği için bu akşam yola çıkılacakmış. ne dersin?''

hafif kızarmış yanaklarıyla ve mavi şirin gözeliyle bana böyle bakarken kim hayır diyebilirdi ki? kafamda biraz tarttığımı belli eden bir ifadeyle niall'a baktım.

''aslında çok güzel olur. ama hiçbir şeyimiz hazır değil. biliyorsun-''

''evet evet sen o işi bana bırak harold. özel köpüklerine kadar her şeyi hazırladım. tek iş seni ikna etmekti.'' kendinden emin bakışlarına karşılık hafif somurtmayla bakıyordum.

''saç kremimi koydun mu?''

''evet.''

''tütsülerimi?''

''evet harry.''

''peki annemin geçen gün aldığ-''

''koydum harry koydum. hadi sen de üstünü giyin de çıkalım artık. zaten sayılı kişiler olarak gidiyoruz. bizim sınıfın yarısı ve birkaç öğrenci daha. '' niall konuşurken ben çoktan ayağa kalkmış ve üstüme giyinmeye başlamıştım.

''umarım gerçekten bizim için iyi olur ni. biliyorsun bu dönemi zor atlattık. '' hafif endişeyle niall'a bakmaya devam ettiğimde ''ne kadar sürecek peki? onu söyle bari. kaçak gibi gidiyorum hiçbir şeyden haberim yok.'' diye sordum

gergin yüzüme bakan niall bu durumdan keyif aldığını belli edercesine karşımda sırıtıyordu. ''yaklaşık olarak 3 aycık gibi bir süre canım arkaşım, kardeşim, yoldaşım.''

eliyle hem miktarı gösteriyor hem de uzaktan öpücü atıyordu.

''şapşalsın.'' diyerek hafif tebessümle devam ettim,  ''3 ay... yani bütün tatilimizi güzel olup olmadığını bilmediğimiz bir yerde geçireceğiz. bana uyar.''

-

şimdi;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

şimdi;

odaya ilk girdiğimde sıcacık bir yatakla karşılaşmıştım. üstünde bir şey yoktu çünkü herkes kendi ihtiyaçlarını kendisi getiriyordu. ben de böylesinin daha sağlıklı olduğuna karar vermiştim. yaz ayı olmasına rağmen hava burada oldukça soğuktu. tıpkı büyüdüğüm yer gibiydi ve kesinlikle battaniye getirdiğim için şanslıydım.

herkesin kendine ait ağaç evi vardı, bunu buraya geldiğimde öğrenmiş ve niall'ın üstüne çullanmıştım. bana sürpriz yapmak istemesi çok tatlı bir davranıştı. niall'la ilkokuldan beri arkadaştık ve yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. üniversiteye de aynı yerlere başvuru yapmıştık ve gerisini şansa bırakmıştık. kader bizi ayırmamış; herkesin en güzel yılları olarak anlattığı üniversiteyi de beraber geçirmeye başlamıştık.

birlikte ev tutmuş ve kendi düzenimizi kurmuştuk. yani aynı zamanda ev arkadaşımdı. biraz dağınık birisi olsa da dostumu seviyordum. insanın her şeyi anlatıp içini dökebildiği birinin olması güzel bir şeydi. güvende hissettiriyordu. aynı üniversiteye gittiğimiz için hemen ortama alışmış ve bir çok güzel arkadaşlıklar kurmuştuk.

ve şimdi neredeyse bütün arkadaşlarımla tatile gelmişim gibi hissediyordum. duyduğuma göre başka üniversiteden de bizim gibi bir sınıf gelmişti. sanırım arada rekabet oluşturarak işin içine eğlence katmaya çalışmışlardı. ki bence de güzel bir fikirdi çünkü yeni insanlarla tanışmayı severdim.

etrafa şöyle bir baktığımda aslında pek bir şey olmadığını fark ettim. 3 ay burada kalacağımız için yanıma posterlerimi bile getirmiştim. bir nevi odamı buraya taşımayı hayal etmiştim aslında. ağaç evin bir kısmı full camdı ve sadece ormanı görüyordu. cam kısmın kenarında küçük kapakçık gibi bir yer vardı ve açınca aslında ağaç evin hemen altında bulunan küçük bir balkona çıkıyordu. üstünde renkli renkli minderler vardı ve 10 basamaklı merdivenle ulaşılıyordu. sanırım evdeki favori yerimi çoktan seçmiştim, tamamen evden bağımsız küçük balkon çok güzel duruyordu. şimdiden manzarayı izlerken kendimi gitarımla hayal edebiliyordum.

daha sonra salonun ortasında yukarı uzanan tahta merdivenler vardı. akşam oraya çıkıp gökyüzünü izlemek çok cazip bir fikirdi. çünkü orası da gökyüzüne uzanan bir balkondu. bu arada ona adını  ben vermiştim.
gökyüzüne uzanan balkon. basit ama etkili.

ev iki oda ve bir salondan oluşuyordu. aynı zamanda amerikan tarzı mutfak ve banyo da bulunuyordu. kısaca ev mükemmeldi. küçükken hayal ettiğim ağaç evlerden çok daha güzeldi. her şeyimi yerleştirmiş ve evin güzelliğini izlediğim süre boyunca niall'ın bana aşağıdan seslendiğini duyamayacak kadar hayallere dalmıştım.

''harry!'' adımın niall tarafımdan herkese duyurulması ve üç beş kişinin 'ne oluyor?' merakıyla camlardan bakması dışında bir sorun yoktu.

'' ne var niall? şurada iki hayal kuruyoruz içine sıçtın.'' niall'ın kızgın bakışlarıyla benim bezmiş bakışlarım yarışa tutuşmuştu bile. bu aramızda yaptığımız küçük bir oyundu. ne zaman böyle bir bakışmaya tutulsak etrafımızdaki her şeyi unutur ve kimin önce göz kırpacağını beklemeye başlardık. kaybeden karşı tarafın istediğini yapmak zorundaydı. her ne olursa olsun.

ben daha bayık baktığım için gözlerim çoktan sulanmıştı ve aynı zamanda niall'a bakarak merdivenlerden inmeye çalışıyordum. bundan zevk alır gibi gülmeye başlamıştı bile. dayanamadım ve gözümü kırptım.

''KIRPTIN KIRPTIN! HAHAAAA BİLİYORDUM NİALL HORAN'IN KARŞISINDA KİMSE DURAMAZ.'' gözlerimi devirerek merdivenin son basamağını da indim.

'' niall hani akşama kadar dinlenip, saat tam sekizde ikinci çam ağacının altında buluşacaktık canım en çok sevdiğim arkadaşım. bir de bana bunu sakın unutmamı ve erkenden seni çağıracak olursam kafama su dökeceğini söylemiştin sanki. sadece hatırlatmak istedim.''

hafif sitemli sesimle söylediklerime karşı niall hala sırıtıyordu.

''keyfimden gelmedim harry. sana bir iyi bir kötü haberim var. iyi haber diğer üniversitedeki öğrenciler geldi. insanlarla tanışmayı sevdiğini biliyorum.'' kafamı salladığımda devam etti. '' kötü haber artıkbirodaarkadaşınvar.''

''ne?''

-


eee nasil bir okuyun bakim yorum atın bak allah cezanızı vermesin sizin

𝙬𝙤𝙤𝙙𝙚𝙣 𝙝𝙤𝙪𝙨𝙚 🌲 | larry stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin