20 | Peri masalından sürgüne giden yol.

328 52 140
                                    

Bazen, bazı kelimeler anlamlarına ulaşmazdı. Hiçbir lisanda kafamızın içindekilere karşılık gelenler için uygun kelimenin var olmayacağını düşünürdük. Bu yüzden de mecburen o anlama en yakın bulduğumuz sözleri dilimize misafir ederdik.

"Çok fazla sevdim."

Baron usul usul inip geldiği merdivenin son basamağındayken söylemişti bunları. O an tüm öfkesini, tüm korkusunu anlaşılması güç bir durgunluğun ardına gizlediğini yalnızca kendisi biliyordu.

"Anlatılacak, izah edilecek bir tarafı yok; her şey okuduğun gibi. O adamı her şeyden çok önemsiyorum."

Lord Darren'in nefesi kesildi. Gözleri yuvalarından fırlayacak kadar çok açılmıştı ve Fanxing'in yere düşürmesiyle eline alıp okuduğu mektubu bir fenalıktan kaçmak ister gibi buruşturarak yere atmıştı.

"Sen! Ne dediğinin farkında mısın?!"

Yibo'nun bakışları yere düşen kağıdı takip ettiğinde yerdeki şeyin samimi duygularla yazılmış mektup değil de babasına duyduğu saygının olduğunu düşündü. İnsanlığını yitirmenin türlü kirli yolları olabilirdi, ama bir kağıt parçasını yere bırakmanın da yeterli olabileceğini belki de kabul etmeliydi.

"Çıldırdın mı sen! Aklını ki yitirdin Yibo?!"

Babasının bu haddinden fazla yüksek sesine rağmen arkasındaki annesinin sessiz ağlayışını duydu. Böylelikle bir kez daha anladı ki; sevmek, sevmek dışında her anlama sahip olabilirdi ve buna bir anneyi ağlatmak da dahildi.

"Sana bir şey mi yaptılar? Söyle bana, Manchester'da sana ne söylediler, kim girdi kanına?" Diye ardı ardına sorularını yineleyen babasının yüzündeki ifadeyi her milimiyle birlikle zihnine kazıdı ve oradan usulca bir ses yükselerek kanına karıştı.

İşte sana böyle bakacaklar.

Kabul edilmeyeceksin ve her şey cehennem gibi hissettirecek.

"Bunu nasıl yaparsın!?"

Lord Darren bir kez daha oğlunun karşısında duran özgüvenli figürüne bakarak sorduğunda Yibo artık dayanamıyormuş gibi hızlıca, "Baba yeter." Diye konuşmuştu. Bakışları yerdeki kâğıttaydı."Bu sözlerine son ver artık, dayanamıyorum."

Araya sessizlik girdiğinde Baron  ağlamamak için direnen ve yüzüne bakamayan Fanxing'i seyretti; ne yapacağı hakkında bir plan yarattı ve her noktası gerilen bedeninin pozisyonunu değiştirerek babasına doğru adımladı. O sırada arkasında kalan annesi hala ağlıyor, önündeki adam ise sessizce bekliyordu. Hali daha çok söyleyecek bir şey arayışı içinde olduğunu işaret ediyor gibiydi.

"Baba beni dinle."

Gözleri buluştu. Onlarca hayal kırıklığı resmine aynı anda bakıyormuş gibi hisseden Baron nedense bu vaziyete önceden hazırlıklı olmamasına rağmen kolayca kabul etmişti, ya da kendisini buna inandırmak niyetindeydi.

"Garip ve kabul edilemez geldiğini biliyorum. Fakat benim mutluluğumun buna bağlı olduğunu anlamalısın."

Lord Darren kendisine doğru adımlayan oğluna aynı şekilde karşılık verdi. Öfke saçıyordu her bakışında, ve de her sözünde ezip geçiyordu oğlunun olumlu düşüncelerini.

"Hiçbir şey bilmiyorsun! Mutlu olamazsın, bu şekilde olmaz anladın mı beni?!"

Yibo o an pek çok şey sorabilir, duyduğu sözlere anlamlı inkarlar sunabilir ve en kötü ihtimalle çekip gidebilirdi. Ama hiçbiri yapmamış, yalnızca sormuştu.

"Neden?"

Yalnızca, "Oğlum. "Demişti Lord Darren ve Yibo onun daha çok yaklaşmasıyla vuracak mı diye düşünmekten kendisini alıkoyamamıştı. Dürüst olması gerekirse bu sözleri duymaktansa yüzüne sert bir tokat yemeyi tercih ederdi. Çünkü öyle olsaydı eğer  bitirmek daha kolay olurdu her şeyi.

Lord, don't move that, [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin