Bölüm 50

978 88 79
                                    

Keyifli okumalar diliyorum.

Bölüm şarkısı, Boss - Jony

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

~~~

İlk akşam benim yüzümden sönük geçen yemek, ikinci akşamımızda hareketli ve ihtişamlıydı. Katrina'nın ciddi durma çabası bile biz gençlerin gürültüsünü bastıramamıştı. Masadan bir an bile eksik kalmıyordu kahkahalar. Hizmetler büyük yemek masasını boş yer kalmayana kadar donatmış, bazı Türk yemekleri bile yapmışlardı.

Kerem, Katrina'nın sol tarafında oturuyor ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle onunla konuşuyordu. Ben masanın daha ortasında bir yanımda Kaan bir yanımda Eva oturuyordum. Katrina ve Kerem hariç herkes İngilizce konuşuyordu. Gülçiçek bazen anlamıyordu ve onun için daha sakin konuşuyordu onunla konuşan kişi. Bizim kadar iyi olmadığı için mahcup olduğunu görebiliyordum.

Alttan bacağıma hafif bir tekme yediğim zaman Sergei ile atışmayı bırakıp sağıma döndüm. Kaan muzip bir yüzle bana baktı.

"Benimle de ilgilen." dedi mızıldanarak.

Güldüm. "Akşam odama gel, ilgilenirim." dedim kulağına yaklaşıp ve uzaklaşarak göz kırptım.

Göz devirdi ama hoşuna gittiği gülmemek için birbirine bastırdığı dudaklarından belliydi. "Çok yabancı hissediyorum." dedi iç çekerek.

"Benimleyken girecek olduğun en normal ortam bu. Yabancı hissetme, onlar ikinci ailen olacak." dedim sakince açıklama yaparak.

Açık renk gömleğinin ona ne kadar yakıştığını ve boynunun ne kadar hoş göründüğünü düşündüm bir an. Masada duran elinin üstüne elimi koydum. Ona nasıl bakıyordum bilmiyorum ama şaşırdı ve gözlerini kırpıştırdı.

"Neden öyle bakıyorsun?" diye sordu.

"Hiç." dedim onu çok sevdiğimi düşünürken.

Huzurla gülümsedi ve derin derin iç çekti. Birbirimizin gözlerinde kaybolurken, sanki sadece ikimiz varmışçasına sesler kayboldu. Yüreğim titredi derin bakışlarıyla ve bende derin bir nefes aldım. Yakınlaştığımız için kokusu ciğerlerime doldu. Öylece dalmışken gözlerimi kırpıştırıp önüme döndüm ve seslerin kaybolmadığını, herkesin sessizce bizi izlediğini fark ettim.

Tek kaşımı kaldırıp tersçe göz gezdirdim herkeste. Elimi Kaan'ın elimden çekip yemek yemeye devam etmemle herkes kendi işine döndü fakat yüzlerinde olan muzip, sevinçli ifadeler kaybolmadı. Mutlu göründüğüm için mutlulardı. Yine de içimde kopan fırtınalardan herkes habersizdi.

O akşam, yemekten sonra uzunca bir süre daha oturduk büyük salonda. Herkes odalarına çekildiğinde saat ikiye geliyordu. Kaan yanıma gelmişti ve sarılarak uyumuştuk. Ertesi gün ve ertesi gün, günlerce her şey sakindi. Bazen malikanede tek başıma dolanırken Elijah ve Gülçiçek'in fazla yakın olduğu hallerini görüyordum, yine de sessiz kalıyor ve Gülçiçek'i utandıracak bir şey yapmıyordum. Bazen, Defne'nin kendini kapattığı odalardan gelen, telefonda konuşurken attığı neşeli kahkahaları duyuyordum.

Yine tek başıma, elimde bir şişe votkayla yarı sarhoş kimselere görünmeden duvar dibinden yürürken, çarpmaktan son anda kurtulduğum üç ayaklı koyu renk sehpayı atlattarak yedinci kattaki en büyük salonun kapısına vardım. Elimi kapıya koyup tam iteceğim sırada içeriden sinirle bir ses yükseldi. Sarhoş zihnim duraksayıp afalladı. İçtiğim altıncı şişe beni ayakta durmakta zorladığından omzumu duvar kağıdına, süslü bir aydınlatmanın altına yasladım.

Katrina içerdeydi. Bu onun sesiydi ve söylenip duruyordu. Aslında gitmem gerekirdi, terbiyesizce onu dinlemek istemiyordum ama bir içgüdü bana kalmamı söyleyince, alkolün verdiği uyuşukkuğu bahane ettim kendi kendime. Yüksek ihtimal torunlarından birine bağırıyordu, ya da sadece telefonla konuşuyordu.

Anlık Tatlı GünahlarWhere stories live. Discover now