BÖLÜM / 29

3.4K 225 20
                                    

Peş peşe attığım için görmemiş olabilirsiniz, 28. bölümü okumadan geçmeyin. ❤️

✨✨✨

Bahar'ı gözyaşları içinde uğurladıktan sonra sahile gittik. Bugün günlerden cumartesiydi ve dolayısıyla annemle babam hastaneye gitmemişlerdi. Yarın da biz gideceğimiz için bugünü beraber geçirecektik.

Sahildeki restoranlardan birine geçerek yemek yedik. Annem de babam da ne kadar neşeli olurlarsa olsunlar üzüldüklerini anlayabiliyordum. Ben doğduktan sonra annemin sağlık problemlerinden dolayı kardeşim olmamıştı. Bu onları hem üzmüş hem de benim daha çok üzerime düşmelerine neden olmuştu. Ben gidince yine tek kalacaklardı ve bu onları ister istemez üzüyordu.

Bir şey belli etmeyerek keyifli hallerini bozmadım ve neşeyle yemeğimizi yedik. Restorandan çıktıktan sonra uzun bir süre İzmir sokaklarında boş boş gezdik. Çarşıya gidip mağazalarda uzun süre kalarak babamı çıldırttık. Daha sonra lunaparka gittik ve çocuklar gibi eğlendik.

Akşam eve geldiğimizde hepimizin pestili çıkmıştı. Yine de kimse bu durumdan şikâyetçi değildi. Gelirken yemek yemediğimiz için açtık. Merve ablanın bizim için hazırladığı masaya oturup karınlarımızı doyurduk. Yemekten sonra Merve abla benimle vedalaşarak evine gitti. Yarın izin günüydü. Bu yüzden yarın boşa gelmesini istemeyerek bugünden veda ettim.

Babamlarla odaya geçip annemin geçen gün aldığı komedi filmini hep beraber izledik. Film bittiğinde saat gece yarısına geliyordu.

"Evet, bayanlar baylar. Küçük kızınız yarın erken kalkacağı için yatmaya gidiyor. Var mı bir isteğiniz?" diyerek güldüm ve ayağa kalktım. O an sabahtan beri olmayan bir şey oldu ve annemle babamın yüzleri düştü.

"Gel prenses, senle konuşalım biraz," diyerek yanına oturmamı istedi babam. Şaşırarak yanına oturduğumda annem de oturduğu yerden kalkıp yanımıza geldi ve diğer yanıma oturdu. Bir elimi annem, diğer elimi babam tutunca "Ne oluyoruz ya?" dedim üzgünce. "Ne kadar mutluyduk sabah, yapmayın ama böyle."

Babam saçımı okşayarak "Biricik kızımızdan tekrar ayrılıyoruz. Bırak da üzülelim. Hem sana söylemek istediğimiz birkaç şey var," dedi.

"Sizi dinliyorum," dedim merakla.

"Daha ortaokuldayken karar vermiştin liseyi İstanbul'da okumaya. Dedenlere her gidişinde oradaki liseyi görüyor ve heves ediyordun. İlk başlarda çocukluk hevesi deyip geçmiştik ama sonradan bir baktık seni göndermişiz. Seni ne kadar vazgeçirmeye çalıştığımızı hatırlıyorsundur. Ama inat ettin, vazgeçmedin. Bizde seni kıramadık. Gönderdik. Seni çok özlüyorduk ama mutlu olduğunu bildiğimizden sesimiz çıkmıyordu ta ki geçen seneye kadar. Orada bir erkek arkadaşın olduğunu biliyordum. Sen açıkça söylememiş olsan da annen bahsetmişti. Ve tabii geçen sene apar topar buraya dönmenin sebebinin de o çocuk olduğunu biliyorum. Annen kısaca bahsetti neden ayrıldığınızı. Aslında söylemek istediğim şey bunlar değil. Buraya ilk geldiğinde ne halde olduğunu hatırlıyorum ve sen tekrar İstanbul'a dönüyorsun prenses. Geçtiğimiz süre zarfında tekrar eski haline dönmeye başlamıştın. Hatta döndüğünü rahatça söyleyebilirim. Benim asıl korkum o çocukla tekrar görüşüp eskisi gibi olman. İstanbul'da okumana, istediğin üniversiteye gitmene asla mani olamam ama yine üzülürsen bu sefer yanında biz olamayacağız."

"Baba," dedim elini sıkarak. "Beni ne kadar düşündüğünü biliyorum. Aslında bu konuyu seninle konuşmak biraz gerilmeme neden oluyor," deyince babam şiddetle kafasını salladı.

"Sen benim kızımsın. Tabi ki de her şeyde bana danışacak ve yardım isteyeceksin. Babalık basit bir şey değil Melis. Bu çok özel, çok güzel bir şey. Benim bir baba olarak en büyük görevim her zaman senin yanında olmak."

İKİ YARALI |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin