Vil du se hvor dyktig jeg er?

1.6K 141 438
                                    

|Vil du se hvor dyktig jeg er? :Ne kadar yetenekli olduğu(m)u görmek ister misin?|

-

Bjørn'un mavi gözleri mağaranın dışında bardaktan boşanırcasına yağan yağmura, ardından telaşlı bir şekilde arkadaşlarına dönmüştü.

"Sanırım çok büyük bir problemimiz var: Yağmur bu şiddetle yağdığı sürece, gece üşümemek için yakacak kuru odunu bulamayacağız."

Bjørn'un telaşlı sesi yüzünden mağarada olan gençlerin her birinin gözleri, dışarıdaki yemyeşil ormanı kasıp kavuran yağmura döndü. Yağmur öyle bir hızla yağıyordu ki, gökten düşen damlaları görmek imkansızdı.

Finn, Anette'nin kurmaya çalıştığı çadırın ucundan tutarken alnını gergin bir şekilde kaşıdı. "Akşama kadar yakacak odun bulmamız gerekiyor, yoksa bu dağda ışıksız duramayız; önceden ne tür olayların yaşandığını biliyorsunuz."

Bir anda hepsinin yutkunuş sesi mağarayı doldurdu. Eğer yağmurda ıslanmamış kuru odun bulup kamp ateşi kurmazlarsa ya soğuktan ya da korkudan öleceklerdi. Çünkü tam da şu an Ulriken dağının eteğindeki bir mağaradalardı ve Norveç'in bu yüksek dağı korkunç efsaneleriyle biliniyordu.

Burada kaza geçiren çoğu tırmanıcı gece vakitlerinde 70'li yıllarda burada kaybolan bir kadının ortaya çıktığını ve bundan sonra birçok kişinin kaybolduğunu söyleyip duruyordu. Bu tür olaylara inanmayan Norveçli gençler için bu normal bir olay gibi geliyordu ancak son yıllarda, bu dağda çok fazla kayıp haberi dolaşıyordu.

Şimdi ise başından beri herkese 'Bize bir şey olmaz.' diyen Xiao Zhan ve Bjørn birbirine bakarken, Zhan omzunu silkip mağaradaki kasvetli havayı dağıtmak için gözlerini devirerek arkasındaki kayaya yaslandı, bacaklarının birini bileğinin üzerine koyarak rahatça oturmuştu.

"Yağmurun gece boyu süreceğini nereden biliyorsunuz ki? Akşama doğru ormanın bazı bölgelerinde kuru odunlar mutlaka vardır. Gider, buluruz."

Aslında Xiao Zhan böyle rahatça oturup gülümsese de dağın aşağısındaki vadinin "Ölüm Vadisi" olarak anıldığını ve o kısımların neden kapatıldığını şehre gelmeden önce araştırdığı için oldukça gergindi. Eğer yağmur yağmasaydı, dağın bu tehlikeli kısmını çoktan geçip herkes gibi güvenli kamp merkezlerinin birinde kamp yapacaklardı.

Ancak bu yağmur durmadığı sürece buradalardı.

Yibo, Zhan'ın rahat bir şekilde oturup ağzına ne zaman bir yaprak sapı yerleştirdiğini bilmese de endişeyle onun bileğine baktı. Neyse ki çok fazla şişmeden ilk müdahaleyi yapmıştı. Fakat Xiao Zhan'ın yerinde durmaya pek bir niyeti yok gibiydi. İncinmiş bileğinin acısını unutmuş gibiydi.

"Bu çadırlar gece uçar benden demesi, düzgün kuralım."

Finn, havadaki kasvetli sessizliği dağıtmak için alay dolu bir ifadeyle yanındaki genç kıza sataşıp elindeki çadırı alırken Bjørn ve Yibo çantalarındaki yükleri boşaltıp aldıkları çadırları kurmak için ellerine aldıkları çadır aparatlarını birbirine takmaya başladılar.

Yağmurun yemyeşil ormana düşüş sesi büyük mağarada yankılanırken Zhan bileğindeki hafif sızıyı görmezden gelerek kalkıp gençlere yardım etmeye yeltendi. Ancak hemen yanında akşam yiyecekleri yemekleri poşetten çıkan Kjersti, Zhan'ın kolundan tutmuştu.

"Bileğini yeniden burkacak kadar sakarsın, rahat dur yerinde."

Zhan kendisini bir anne gibi azarlayan arkadaşına göz devirip arkasındaki duvara yaslandı. "Sanki bile isteye yaptım ya."

Stjernestøv | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin