3. Anlaşma

27.2K 1.2K 297
                                    

Keyifli okumalar

Ormana girdiğimden beri defalarca aynı yerde dolanıp durmuştum. Ormandan çıkış yolu yoktu sanki. Yorulmuş ve aynı zamanda acıkmıştım, bileğimin ağrısı da yürüdükçe katlanmış ve ayağımdaki botlar da bileğimi sıkıyordu.

Daha fazla dayanamayıp yere oturdum. Ayaklarımı uzatırken sırtımı kalın gövdeli ağaca yaslayıp kafamı gökyüzüne kaldırdım. Ağaçların arasından zar zor görebildiğim kara bulutlara bakıp ofladım.

Umutla etrafıma bakınırken, hangi tarafa gitmem gerektiğini düşünmeye başladım. Sık ağaçlara umutsuzlukla bakarken, uzaktan duyduğum sesle korkuyla irkilip etrafıma bakındım. İnsan sesleri değildi, sanki, sanki kurt uluyordu. Dikkatlice sese odaklandığımda arkamda duyduğum tıkırtılarla yerimden sıçrayarak ayağa kalktım. Endişe ve korkuyla etrafıma bakınırken arkamda duyduğum sesle donup kaldım.

"Sobe!" Dedi canavar.

*

Umut ve Zümra, her zaman birbirine zıttı. Annem çekip gittiğinde umutla geri dönüşünü beklemek, babamın hastalığının geçmesini umutla beklemek hayatım boyunca beni hep yormuş ve hırpalamıştı ama garip bir şekilde bana zıt geldiğini bile bile hala içimde kocaman bir umut taşıyordum. Bir umutla o evden kaçmayı başarmıştım ama o umut, karşımdaki karadan da kara gözlü canavarın bakışlarında hapsoldu.

"Yazık, sevincini kursağında mı bıraktım?" Sesindeki alay tınısı beni öfkelendirmek yerine korkutmaya başlamıştı. Gözlerindeki sinir beni buracıkta öldüreceğini söylerken korkuyla bir adım geriledim. "Biraz daha oynamak ister misin?" Sinirin sardığı ses telleriyle beni tehdit ederken bileğimin ağrısıyla dudaklarımdan küçük bir inleme firar etti. Yüzümü buruşturup derin bir nefes aldım ve gözlerine bakmadan etrafı incelemeye başladım. Sık ağaçların sardığı yerden hiçbir kaçış yolum yoktu. Tekrar canavara bakıp, "Bırak beni gideyim. Lütfen bırak. Benim hayallerim var, yapmak istediklerim, yaşamak istediğim bir hayat var, bırak, bırak beni hiçbir şey olmamış gibi gideyim. Söz... Söz kimseye beni kaçırdığını söylemem." Dedim, yalvararak.

Tabi ki söyleyecektim. Şimdi sadece duygu sömürüsü yapıp canavarın beni azat etmesini sağlıyordum.

Bakışlarını bir süre gözlerimden ayırmayıp düşündü. Sesli bir nefes verdiğinde küçük adımlarla bana doğru yaklaşmaya başladı. "Tamam." Dedi ve aramızda birkaç adım bırakarak durdu. Gözlerime bakarken içimdeki korku çığlıklarını susturup yine umutla dolgun biçimli dudaklarının arasından çıkacak kelimeye odaklandım. "Madem hayallerin ve amaçların var seni azat ediyorum küçük kız..." Kafasını kaldırıp arkama baktı. "Yola oradan çıkacaksın." Sonra kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. "Birazdan hava kararacak ama, hava kararmadan bu ormandan çıkarsan özgürsün." Sert ve ürkütücü bakışlarını gözlerime iliştirdiğinde sinirle, "Ama çıkamazsan o zaman şansına küs." Dedi ve arkasına bakmadan geldiği yöne doğru yürümeye başladı.

Şaşkınlıkla arkasından ona bakarken beni bu kadar çabuk bırakmasını anlamamıştım. Arkasına bakmadan yürümeye devam ederken bakışlarımı ondan çekip arkama baktım. Sonra ise gökyüzüne baktım. Yolun arkamda olduğunu söylemişti ve akşam olmadan buradan kaçmamı da ama ona güvenmiyordum.

Madem yol arkamdaydı neden o karşımda yürüyordu?

Beni kandırıp kendisi ormandan çıkacaktı ve bana yanlış yönü vermişti ki akşama kadar burada oyalanayım diye. Düşüncelerime hak verip onun arkasından yürümeye başladım. Şişen bileğim canımı inanılmaz derecede yakmasına rağmen pes etmeden arkasından yürümeye deva ettim. Gizlice arkasından yürürken beni fark etmemesi için aramızda mesafe bırakmış ve oldukça sessiz adım atıyordum. Varlığımı hissederse yolunu değiştirebilme ihtimali vardı ve bunu göze alamazdım.

ZümraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin