16. Bölüm - Yar Yiraktim Kelgüçe

850 128 50
                                    

Avuçlarının arasındaki deftere bir süre şaşkınlıkla baktı. Sayfaları dışarı taşan, her yanı yıpranmış bu defteri Atılay neden ona vermişti ki? Aynı odada uyumadıklarını Atılay bile mi bilmiyordu?

İçini saran merak duygusu, bir asker ve insan olarak sahip olduğu onurlu duyguları ezip geçerken defteri araladı. Taş zemine çöktü, sırtını duvara yasladı. Ayın ışığına karışan ve kapıdan sızan titrek ateşin aydınlattığı balkonda, Iraz Devleti'nin geceye karışan kısık sesleri eşliğinde sayfalar arasında gezinmeye başladı.

Sayfalar geçtikçe olgunlaşan, küçük bir çocukken yetişkinliğe evrilen bir adamın parmaklarından döküldüğü belli olan el yazısı ona çok tanıdıktı. Ne de olsa Yibo'yu çok kez mektup ve evrak yazarken görmüştü.

Defterin eskiliğinden, mürekkebin kuruluğundan, sayfaların renginden ve yazı stilinin değişiminden elindekinin en azından yirmi yıllık bir defter olduğunu anlayabiliyordu. Bu yüzden ilk sayfalarda küçük bir çocuğun saf duygularını, gün içinde oynadığı oyunları içeren ya da en azından kılıç yarışlarındaki başarıları üzerine yazılmış övünçler, mutluluklar görmeyi beklemişti. Belki de küslükleri yazılıydı. Fakat titrek ve beceriksizce çizilmiş harflerle ve cümlelerle dolu sayfalarda dahi asırlarını meşkle geçirmiş bir âşığın dilinden çıkmış gibi yürek ağrıtan şiirler vardı.

Şaşkınlıkla titredi. Bu bir şiir defteriydi. Yibo tarafından yazılmış şiirlerle dolu bir şiir defteri.

Yüzünde oluşan şefkate ve kırık tebessüme eşlik eden merakıyla defterin yazılmış son sayfasını aradı. En son ne zaman, neyi, belki kimi yazmıştı, bilmek istedi.

Bazı sayfalar damlalarla ıslandığı için dağılmış mürekkep lekeleriyle doluydu. İçinde bir yer, bu sayfaları ıslatanın yağmur damlaları olmasını umdu. Solan ifadesiyle aramaya devam etti ve buldu.

Xiao Zhan çok savaş görmüş, geçmişten kalan çok mektup okumuştu. Bir metnin yazım tarihleri üzerine aşağı yukarı fikir yürütebilirdi.

Ve son sayfada yazılmış şiirler yakın zamanda yazılmış olmalıydı.

Gözleri ağır ağır, nedeni belirsiz bazı damlalarla ıslandığı için mürekkebi dağılmış dizelerde dolaştı.

Aymidu, aylarmidu | Ay mıdır aylar mıdır?

Ayğa bulut daldimidu | Aya bulut daldı mı?

Yar yiraktim kelgüçe | Yâr uzaktan gelince,

Akkan yéşim deryamidu | Akan yaşım derya mıdır?

Y.N.: Uygur halk koşaklarından alıntıdır.

İçinin sancısı parmaklarını uyuşturdu, defter ellerinin arasından taş zemine düştü.

Defterin yere çarpmasıyla ucu görünen ikiye katlanmış kağıdı avuçları arasına aldı. Gördükleri kalbinin yeniden kasılmasına sebep oldu. Sayfanın üst kısmında tanıdık bir yüzün onlarca farklı eskizi vardı.

Alt kısmı ise Yibo'ya hayat ve yakışıklı yüzünü verdiği aşikar olan bir kadın ve adamın gülümseyen çizimleriyle doluydu.

Xiao Zhan başlangıçta elinde sadece bir şiir defteri tuttuğunu sanmıştı.

Ama şimdi açıkça görüyordu ki durum bundan çok daha fazlasıydı. Bu defter Yibo'nun ağrılarıydı.

***

Sarayın kendisiyle Yibo'ya ayrılmış dairesine girdiğinde Yibo'nun da uyumak için kullandığı (en azından Zhan öyle tahmin ediyordu) odadan çıktığını gördü.

CasusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin