XXXII- "SENSEMEK"

95K 6.1K 10.7K
                                    

Ön okumasını yapamadım yazım hatalarını yarın düzelteceğim. Bölümden sonra instagram hesabından soru cevap kutucuğu bırakacağım ve yarın hesabı gizliye alacağım.

Önce oy verelim?

Ve yorum. Lütfen🖤

İnstagram: serceyioldurmekofficial

Keyifle okuyun!

Hava kararmış, saat gece yarısına yaklaşmıştı. Vücudum sıcak olsa da ellerim hem soğuktan kızarmış hem de buz gibi olmuştu ama yine de vedalaştığım kedinin vücudunun soğuk olduğunu hissedebiliyordum. En azından bu soğukta mama arama ihtiyacına girmeyecek olması az biraz içimi ferahlatıyordu.

Ardımdan bana seslenildi.

"Efsun, hadi."

Bakışlarım bagaja Urfa'ya götürmemiz için hazırlanan her şeyi yerleştirmiş, babaannesinin yanında beni izleyen Fetih'e kaydı.

Başımı salladım sadece. Kucağımdaki kediyi son kez öptüm. "İyi bak kendine." Dedim içli içli. Sıcaklığımı sevmişti. Başını okşadım bir kez daha öptüm. "Yine geleceğim. Hadi sarı popo." Kucağımdan zarifçe indirdim ve ayaklandım. Kabanımın ceplerine koyarken ellerimi, beni bekleyen insanlara doğru ilerledim.

Sevmiştim Kars'ı. Sanırım bu yüzdendi bir tarafımın kalmak istemesi.

Sultan babaanne, Fetih'e elindeki bastonla arabayı gösterdi rastgele. "Sen geç arabaya." Dediğinde gözlerim cümlenin muhatabına kaydı. Kabanını muhtemelen arabada çıkaracağı için hiç giymemişti.

"Neden?" Dedi sebebini anlasa da.

"Gelinimle iki kelam edeceğim. Bir itirazın mi vardır?"

Öne doğru büzülmüş dudaklarımla ona baksam da gözleri bana yöneleceği an bakışlarım başka yöne kaydı. Bir an herkes sustu. Kafasının içinden geçirdiği cümlenin 'tamam benim yanımda et iki kelamını' olduğunu biliyordum elbet. Ama bunu söyleyecek miydi bunu bilmiyordum.

Derin bir soluk sesi geldi. Kafamın içinde vücut hatlarını belli eden koyu lacivert kazağında kabaran göğsünü hayal etmemek mümkün değildi. "İyi," dedi soğuk bir sesle. "Hadi Allah'a emanet." Bu, büyüğüne kurduğu son veda cümlesiydi. Gözlerinin bana değdiğini bilerek ben, arabaya ilerledi. Kapının açılıp kapanma sesini duydum.

Sonrasında soğuktan buz tutmuş, kısa bir vakit önce Fetih'in ellerinde olan ellerim yine bir Karadere'nin avuçlarının içine düştü. Huydu sanırım onlarda. Derin önemli bir konuşmada eller mutlaka avuç içlerinde olurdu. Ya da denk geliş, bilmiyordum.

Pınar usulca bana gülümseyip içeriye doğru geçti, karşılığım aldığım kadar olmuştu en az. Boyu benden uzun olan kadına dikemeden gözlerimi konuştu.

"Bir saatten fazla konuştunuz,"

Olmuş muydu o kadar? Hiç fark etmemiştim.

Fetih'in önündeki camdan bizi izlediğini biliyorduk. Evet ikimiz de.

"Ne çıkarken o kapıyı çarptınız ne de tek bir kere sesiniz yükseldi."

Dudaklarımı yaladım, görmüyordu ama görüyor gibi bakıyor, görüyor gibi konuşuyordu. Sessizce ve tepkisizce onu dinliyordum.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin