- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐧𝐢𝐧𝐞𝐭𝐞𝐞𝐧 -

468 88 303
                                    

kapıyı çarparak içeriye girdiğimde louis'nin elini bırakmış ve içeri girmesini bekliyordum. ayakkabılarını hızla çıkararak tek eliyle kapıyı örttüğünde diğer eliyle beni belimden yakalayarak kapıya yaslamıştı.

"ben, ilk defa bunu yapacağım o yüzden-" diyerek kısık kısık mırıldandığımda,
"şşş, bebeğim. harika hissedeceksin, seni gökyüzüne çıkaracağım." diye cevap vermişti.

"gözlerine bakınca zaten gökyüzünde hissediyorum loueh," diyerek şımarıkça konuştuğumda kısık bir kahkaha atarak yüzümü okşamaya başlamıştı.

"o kadar güzelsin ki sana dokunmaya kıyamıyorum," aynı zamanda yüzümü okşarken bunu söylemesi beni daha da azdırmıştı,

"kıyarsın, kıyarsın..." diyerek dudaklarına yapıştığımda kısık bir inlemeyle karşılık vermişti. ıslak dudakları her ayrılışımızda daha da nemleniyordu.

alt dudağını yavaşça kavrayarak dişlerimi geçirdim. ellerim omuzlarına doğru kayarken o da belimdeki ellerini sırtıma kaydırmış ve boşluk kalmayacak şekilde üstüme abanmıştı.

bir elini saçlarımın arasına geçirerek çekiştirdiğinde ağzına inleyerek daha da sert öpmeye başlamıştım onu. tatlı dudakları kızarmış ve gözleri sulanmıştı.

öpüşürken kapıdan sırtımı çekerek beni yönlendirdiğinde odasının kapısını açmış ve yatağa doğru iteklemeye başlamıştı. beni yatağa sakince bıraktıktan sonra ne yapacağını beklemeye başladım.

gözleri arsızca bedenimde geziniyordu. alt taraflara doğru baktığında sırıtarak bugün için giydiği sade siyah tişörtünü yavaşça üstünden çıkarmaya başladı.

yutkunarak onu izlerken tişörtünü çıkarmış ve kenara bir yere atmıştı. üstüme eğilerek arzuyla bakan gözlerine bakarken dudağımı yaladım.

bacaklarımı aralayarak kendini bana dayandığı için kısık bir şekilde nefesim kesilmişti. beni yerimde doğrultarak kucağına çektiğinde üstümdeki sweatshirt'ü bir çırpıda çıkarmıştım.

gözleri gövdeme kayarken,
"mhmm, beyaz teninin tadına bakma zamanım gelmiş." diye boynuma yaklaştığında sırıtarak saçından tuttum ve kendime bastırdım. dudakları boynumda oyalanırken kafam arkaya düşmüş bir şekilde emilmeyi bekliyordum.

bir eli göğüs ucumdaki tomurcuğa ulaştığında inleyerek ona karşılık verdim. ısırıyor, yalıyor, daha sonra sanatına bakmak isteyen bir ressam edasında kafasını çıkararak gövdemi izliyordu.

beni yavaşça yatağa yatırırken üstüme konumlanmış ve karnıma öpücükler bırakarak aşağı doğru inmeye başlamıştı. gerildiğimden dolayı biraz kasılırken,
anlamış olacak ki kafasını kaldırıp dudaklarıma yöneldi,

"sakin ol, durmak istediğin yerde duracağız tamam mı? canını yakmak istemiyorum bebeğim," diyerek kulağıma fısıldadığında kafamı sallayarak devam etmesini istedim.

üstümden kalkarak komidindeki çekmeceden kayganlaştırıcıyı almıştı ve ben heyecanla yanıma gelmesini bekliyordum.
gözlerime bakarak eşofmanımı indirdi.
kendi altını da çıkarırken göz kontağımızı asla kesmiyordu. sadece baksırlarımızla kaldığımızda tekrar bacaklarımı aralamıştı.

yavaşça indirmiş ve yutkunarak yüzüme bakmaya başlamıştı. kızarmış olduğunu düşündüğüm yanaklarımla ona bakarken onun da benden bir farkı yoktu.

kalçalarımı okşarken kısık gözlerimle ona bakıyordum. gözleri erkekliğime kaydığında sırıtarak bana bakmaya başladı. neden sırıttığını anlamamış
bir şekilde altında kıvranıyordum.

yutkunarak erkekliğime yaklaşmış ve ucunu ağzına alarak şeker gibi emmeye başlamıştı. derin bir şekilde inleyerek kafamı arkama atarken hızlanan soluklarımla konuşmaya çalışıyordum,

"louehh-"

ellerimi saçlarına geçirdim ve kafasını penisime doğru bastırdım. iki-üç vuruştan sonra hepsini alarak beni emmeye başladığında boğazına çarpan erkekliğimi hissediyordum. ağzını becermek, hele sulanmış gözleri ve kızarmış dudaklarıyla bana kısıkça bakarken, hayatımda yaşadığım en iyi zevklerden birisiydi.

kalçalarımdan tutarak havaya kaldırdı ve kafasını daha da hızlı bir şekilde sertçe ileri geri hareket ettirmeye devam etti. altında bir sürtükten farksız bir şekilde inlerken kendimden geçmiştim. en sonunda ağzına boşaldığımda hepsini yutarak gözlerime bakmaya başlamıştı. ağzının kenarını silerken saatli bir bomba gibi üstüme çıkmaya hazırlanıyordu.

mahvolmuş bir şekilde yatakta uzanırken,
"ağzımı becerdiğinde göre, aynısını senin üzerinde uygulayabilirim sanırım bebeğim, değil mi?" diyerek eline kayganlaştırıcı sürerken, meniden dolayı hafif pürüzleşmiş sesiyle konuştuğunda yeniden erekte olmamak için zor duruyordum.

"tamamen seninim," diyerek mırıldandığımda halime bakarak gülmeye başlamıştı.

"şimdi bir taneyle başlayalım, sen devamını istedikçe bana söyle aşkım," diye üstüme konumlandı. her ne kadar şu an nazik konuşsada içime girdiğinde neler olacağını az önce öğrenmiştim. kafamı sallayarak devam etmesini bekledim.

kalçalarımı iki yana ayırırken deliğimi ortaya çıkarmıştı. ilk parmağını yavaşça içime yollarken ağzım açık bir şekilde kafamı geriye doğru attım. çünkü hayatımda her zaman parmaklanmıyordum ve ilk sefer olduğu için biraz gergindim.

"rahatla bebeğim, seni iyi hissettireceğim, merak etme." erkeksi sesi kulaklarıma dolarken kastığım bedenimi rahat bırakarak parmaklarımın içimde hareket etmesini hissediyordum.

ikinci parmağını da eklediğinde artık alışmış bir şekilde kendimi ona doğru itmeye başladım. zevkten dört köşe olmuş bir şekilde kısık kısık nefeslenirken gözlerimi açtığımda bana hayran bir şekilde bakan louis'yi görmemle yanaklarım alev almaya başlamıştı.

sırıtarak üzerime yaklaşırken elini çekmiş ve omuzlarımın kenarına konumlandırmıştı.
"hazır mısın?"

"hiç olmadığım kadar, bebeğim." diyerek dudaklarına yapıştığımda aynı anda içime girmişti. kıvırcık saçlarım beyaz saten yastığın üstüne dağılmış, çarşaf bacaklarımızın arasından kayıp gitmişti.

"mmhhmm louehh," diyerek ağzına inlediğimde kendini daha da hızlandırmaya başladı. altında inlerken bacaklarımı beline sarmış ve çarpışma seslerimizin daha da yayılmasını sağlamıştım.

sonlara doğru geldiğini belirtileceksine dengesizce içime girdiğinde rahatladığını deliğimde büyüyen erkekliğinden anladım.
üstüme doğru yığıldığında gülerek terli saçlarını karıştırıyordum,

"bu. hayatımdaki. en. iyi. sevişmeydi." diyerek soluk soluğa konuştuğunda kahkaha atarak dalga geçmeye başlamıştım,

"sanki çabuk yoruldun loueh," diyerek kıkırdamaya başladığımda somurtarak kafasını boynumdan çıkarmıştı,
"üstte olmak kolay mı sanıyorsun, terbiyesiz. bacaklarım ağrıdı burda ya!"

artık gözlerimden yaşlar gelirken salaklığına gülmeye devam ediyordum. hayatımın neşe kaynağına sarılarak gülmeye devam ettiğimde o da kıkırdayarak bana sarılmıştı.



-


🌲
bu da böyle bir bölümdü işte napalım artık

arkadaşlar oy verirsek yalnız teşekkür ederim

bu arada farkındaysanız 3 ay bitiyor yani final yapmayı düşünüyorum ama şöyle mesela finalden sonra ek bölümler baya bir yazabilirim o yüzden çok da şey etmeyin ama daha var diye düşünüyorum finale. haber verelim dedik.

smut nasıldı lütfen rica ediyorum yazar mısınız yahu

𝙬𝙤𝙤𝙙𝙚𝙣 𝙝𝙤𝙪𝙨𝙚 🌲 | larry stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin