ÖZEL BÖLÜM/I.

21.9K 1.2K 148
                                    

Kar tanecikleri usul usul yerde birikmiş beyaz örtünün üzerine doğru süzülüyordu. Son birkaç yılın en fazla kar yağışı alan mevsimlerden biriydi bu kış, İstanbul'un. Yorgunluktan adeta bayılıp kalmış Onat'ı uyandırmadan pencerenin önünde tek başıma karın tadını çıkarıyordum bu nedenle. Onu uyandırmaya kıyamamıştım. Her zamanki kadar çok çalışıyordu ve yalnızca hafta sonları huzurlu uyuyabildiğini söylüyordu. Benimle daha uzun süre uyuyabildiği zamanlar.

Saat henüz sabahın yedisi civarları olmalıydı. Esasen çok fazla uykum olsa da, lavabo ihtiyacımı gidermek üzere kalkmış ve daha sonrasında karın yağışını kaçırmak istemediğim için buraya kurulmuştum. Evet, çok fazla uykum vardı. Ne kadar uyursam uyuyayım bu uyku ihtiyacımı gideremiyor gibiydim. Kafamı koyduğum yerde uyuyakaldığım bile oluyordu, gerçi bu benim için çok enteresan bir durum değildi fakat hasta olabileceğimden şüpheleniyordum.

Google'da arattığımda, beyin tümörüm olduğunu öğrenmiştim...

"Bensiz yalnızlığın ve karın tadını mı çıkarıyorsun?"

Onat beni korkutmamak için yumuşak bir sesle konuşurken nazikçe de omzuma dokunarak beni uyarmıştı. Ellerini omuzlarıma yerleştirip hafifçe sıktığı sırada başımı kaldırıp yüzüne tersten baktım. Gözleri birazcık şişmişti, hala uykuya ihtiyacı varmış gibi görünüyordu.

"Herhangi bir şeyin sensiz tadını çıkardığımı da kim söylemiş?" diyerek gülümsedim.

"Yalancı Nazlı." Uzanarak koltuğun üzerindeki battaniyeyi aldı ve yanıma otururken ikimizin etrafına doğru sardı. Göğsü çıplak olduğu için üşümüş olmalıydı.

"Sen neden uyandın bu saatte?"

"Beni bırakıp kaçmış olabileceğinden şüphelendim," diyerek bir parmağını alnıma doğru dürttü.

"Kaçsam bu havada mı kaçarım Onat?"

"Ha, sorun şu anda hava yani?" Alıngan bir yüz ifadesi takınmaya çalıştı fakat dudakları gülümsemek için bükülmüştü bile.

"Hayır tabii ki," diyerek ciddi bir şekilde başımı iki yana salladım. "Kahvaltı etmedim. Kahvaltı etmeden yola mı çıkılır?"

Onat bir kolunu boynumun altından geçirdi ve beni kolunun altına sıkıştırdı. Elinden kurtulmaya çalıştığım esnada ise kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Sabah sabah fazla neşeli oluşu gözümden kaçmamıştı. Haftanın belli günlerinde sabahları böyle enerjik ve neşeli uyanmasının özel bir sebebi vardı elbette...

"Bugün ne yapmak istersin?" Çırpınmama bir son vererek başımı göğsüne doğru çekmiş ve kulağıma doğru fısıldamıştı.

Bu soruyu neden sorduğunu biliyordum, bir süredir evde olduğum için sıkıldığımı düşünüyordu ve tam da bu sebeple her tatil gününde beni bir yerlere çıkarmaya çalışıyordu Onat. Pazar günlerimizi İstanbul'un farklı duraklarında farklı aktivitelerle geçiriyorduk. Geçtiğimiz yaz mezun olmama karşın pek de hayallerimdeki gibi iş fırsatları yakalayamamıştım. İlk etapta, Kafka Kafe'den ayrılacağım bir iş bulmuştum. Hayallerimin fırsatını yakalamış gibi hissetmiştim fakat pek de öyle olmadığını anlamıştım zamanla. Geçtiğimiz aylarda işten çıkmıştım, mutlu olmadığım bir yerde çalışmak istemediğimi fark etmiştim. Onat bu süreç boyunca kararı bana bırakmış ve hep yanımda olmuştu.

Birkaç haftadır iş aramama rağmen hala istediğim gibi bir yer bulamamıştım. Evde olmaya alışık olmadığım için afallatmıştı bu durum beni. Onat ise etkileneceğimden korkuyordu, belli etmemeye çalışmasına rağmen anlıyordum.

"Hiç fark etmez," dedim içinin rahatlaması için eline doğru uzanarak. "Birlikte vakit geçirsek yeterli."

"O zaman güzel bir kahvaltı etmeliyiz ilk önce."

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin