1 hafta sonra...
"Eline sağlık yenge." dedim sofradan kalkarken, herkesten önce yiyip kalktığım için tüm itiraz dolu bakışlar saniyesinde bana döndü.
"Oğlum yesene," dedi dayım, kotumu düzeltirken kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Yok dayı, doydum ben." bir itiraz daha gelmesin diye odanın kapısına ilerledim. "Ana ben eve gidiyorum."
"Tamam oğul." dedi annem Zeynel'i kucağına almış zorla yemek yedirirken. Çocuk nefes nefese kalmıştı resmen.
Onlar saniyeler sonra sohbetlerine geri dönerken mutfağa ilerledim, tezgahın üzerinde duran tepsiyi alıp dış kapıya ilerledim. Kürşat keskin bir tavırla dayımların evine gelmeme kararı almıştı artık, zaten gelse bir kavga çıkacağı malumdu.
Dışarı çıkıp tam giyinmediğim ayakkabımı sürüye sürüye eve ilerledim, üst katın lambası yanıyordu. Ayağım taşa takılıp düşecekken küfür mırıldandım. Kapının önüne vardığımda anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım ve içeri girdim.
Ayakkabımı çıkarıp elimdeki tepsiyle merdivenlere ilerledim. Odanın kapısına yaklaştığımda televizyonun sesi duyuluyordu. Tepsiyi tek elle tutup kapıyı açtım ve içeri girdim.
"Yavrum ben geldim." dedim hiç içeri bakmadan kapıyı kapatırken.
Arkamı döndüğümde Kürşat'ı divanın üstünde oturmuş domates ekmek yerken görünce afalladım, istemsizce kalbime yoğun bir acı saplanmıştı. Domates ekmek yemesinde bir sıkıntı yoktu ama sanki yalnız bir çocuk gibi kafasını eğip yemeğe odaklanmış görüntüsü istemsizce kalbimi sızlattı. .
"Ne çabuk geldin?" dedi kafasını kaldırıp bana bakarken, elinde annemin yaptığı yufka ekmek vardı. Bakışlarında burukluk vardı.
Kendimi toparlamak için yutkundum ve yanına ilerledim.
"Niye domates ekmek yiyorsun tosunum yemek getirdim sana." dedim yanına otururken. Tepsiyi kenara bıraktım.
"Çok aç değildim, sigara içeceğim diye bir şeyler yiyeyim dedim. Yoksa midemi bulandırıyor." ekmeği ağzına atıp elini çırptı ve domates tabağını alıp babam için aldığımız sehpanın üzerine koydu.
Öğleden beri yemek yememişti ve eminim ki kurt gibi acıkmıştı. Kürşat yemeğe asla dayanamazdı çünkü.
"Tamam birazda getirdiğim yemekten ye." dedim tepsiyi uzatırken. Yemeğe bile bakmadan onu da sehpanın üzerine koydu.
"Yok valla, yiyemem hiç." dedi geri yerine yaslanırken. O kafasını televizyona çevirdi ama ben hâlâ onun yüzünü izliyordum.
İstanbuldan geleli beş gün olmuştu ve eski enerjisi yok gibiydi. Doğup büyüdüğü yerden ayrılmak elbette onu kötü etkilemişti.
"İstanbul'u mu özledin?" onu incelemeyi kesip bacaklarına biraz daha yaklaştım ve sırtımı divanın minderine yasladım.
"Biraz." dedi iki elini kafasının arkasına koyup geriye yaslanırken. Derin bir nefes alıp elimi bacaklarına koydum.
"İstersen-"
"İstemem." dedi direkt, benden de gitmek istemiyordu.
Hiçbir şey söylemeden kumaş pantolonun üzerinden baldırlarını okşadım, parmak ucumla kırışık olan yerlerin üstünden geçerken o televizyonu izliyordu.
"Caner," dediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım, çenesinin ucuyla karşı tarafı gösterdi. "Sigaramı versene şurdan."
Kafamı sallayıp oturduğum yerden kalktım ve minderin üstünde duran sigara paketine ilerledim. Yarıya inmiş paketi alıp yavaş ve sakin bir şekilde yanına gidip paketi uzattım. Paketi alıp kenara koydu, geri çekilecekken bileğimden tutup kendine çekti.
"Biraz kucağımda dur." gün içinde duyguları sürekli değişiyordu ama bana hissettiği duygular bakiydi. Ne olursa olsun sevgisi değişmiyordu.
Hiç itiraz etmeden kucağına geçtim, sırtımı bacağına yaslarken yan bir şekilde durdum.
"Annenler gelirse seslerinden belli olur zaten." dedi paketin içinden bir sigara çıkarırken. Kafamı salladım ve gözlerini kapatıp göğsüne sığındım.
Bir süre o sigara içerken sadece inip kalkan göğsünün tadını çıkarıyordum, her nefes aldığında canıma can katıyordu sanki.
"Kürşat ben seni çok seviyorum ya." diye mırıldandım istemsizce, bu sevgim hem beni şoke ediyordu hem de hayata tutunmamı sağlıyordu.
Kürşat'ın çatılan kaşlarını görmesem bile hissettim, saniyeler sonra ise dudaklarını saçımda hissettim. Sıkı sıkı bastırıp geri çekildi. Kolumu beline sıkıca doladım.
"Allah'ıma ben de çok seviyorum." dediğinde sesindeki olumlu yönden değişimi fark etmem zaman almadı. Onu da kendine getiren tek şey benim sevgimdi.
"Biraz göğsünde uyuyacağım, annemler gelirse beni uyandır." dedim yerime iyice kıvrılırken. O hiç itiraz etmeden elini saçlarıma atıp okşamaya başladı.
Sobadan gelen çıtırtı, sıcak oda ve sevdiğinin soluk alışverişi... En huzurlu uyku sanırım buydu.
***
Ara bölüm olsun, sonrasında birkaç konu işleyip final vereceğim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEMLEKETSİZ
ChickLit[TAMAMLANDI] Siirt'den kaçıp İstanbul'a sığınan bir Kürt ailesi, tamamı ülkücü olan mahalleye düşer.