O Perşembe günü kadın doğum kliniğinin önü biraz kalabalıktı.
Yaklaşık yirmi dakikadır bekliyor olmamıza rağmen, henüz sıranın bana gelmesine daha çok vardı ve Onat onlarca kadının ilgi odağında bulunmaktan ötürü biraz gerilmiş bir vaziyette yanımda oturuyordu. Eşleriyle birlikte gelen bir iki kadın sayabilmiştim yalnızca. Çoğu kadın arkadaşıyla yahut annesiyle gelmişti. Ben de Onat'a bundan önceki iki seferde olduğu gibi annemle gelebileceğimi söylemiştim. İşten izin almaktan pek hoşlanmadığını biliyordum fakat Onat bu kez beni şaşırtarak gelmek istediğini söylemişti.
Keza bugün karnımda yavaş yavaş kendini hissettirmekte olan ufaklığın cinsiyetini öğrenme günüydü. İçten içe meraktan kudurduğunu biliyordum Onat'ın. Bir iki kez çaktırmamaya çalışarak benim hislerimi öğrenmeye çalışmıştı fakat merakını dinamik tutmak için hiçbir şey hissedemediğimi söylemiştim. Cevabımdan sonra yüzü asılır gibi olmuştu ve bu beni gülümsetmişti. Bebeğimize dair bir şeyleri merak ediyor olması hoşuma gidiyordu.
"Şuradaki teyze sana ters ters bakıyor," diye fısıldadım Onat'ı dirseğimle hafifçe dürterek.
Onat kafasını pat diye kaldırıp bahsettiğim kadına doğru başını çevirdiğinde gözlerimi devirmekten kendimi alamadım. Bu erkekler birinin arkasından konuşmak hakkında hiçbir şey bilmiyordu doğrusu.
"Onu tanımıyorum," dedi Onat gerilmiş bir çeneyle bakışlarını tekrar bana çevirirken.
"Elbette onu tanımadığını biliyorum Onat." Alışkanlıklarımdan ötürü sağ elimi karnıma doğru kaydırdım. "Benim olduğumdan daha küçük olduğumu düşünüyor. Muhtemelen beni kandırıp hamile bıraktığına falan inandırdı kendini."
Onat'ın iki kaşının arasındaki o minik çizgi baş gösterdiğinde kıkırdadım.
"Teyzeler kendi işlerine bakmalı."
Bu söylediğinin imkansızlığına kendi bile inanmamış gibiydi. "Oraya uzanıp karnı dürtüklenecek olan kişi benim biliyorsun değil mi?"
"Ortam beni sarmadı," dedi Onat kısa bir omuz silkişle.
Eh, sarmaması gayet normaldi. Burada her yaştan ve aşağı yukarı etnik gruptan kadın bulunuyordu resmen şu anda. Bazıları meraklı bakışlarını sevgilimin yakışıklı yüzünden çekemiyordu bile. Hatta karnı burnunda olan bir kadının arkadaşı ya da kardeşi olduğunu tahmin ettiğim esmer kız bana bakıp bakıp yüzünü buruşturuyordu. Bir iki kez yanındakinin kulağına bir şeyler fısıldadığını bile yakalamıştım.
Onat'ın telefonu çaldığında, esmer kıza ters bir bakış atmayı ihmal etmeyip dikkatimi Onat'a verdim. Dudaklarının arasından isyan dolu bir üfürük çıktı.
"Efendim Kemal Bey?"
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kemal Bey, çocuk haberini aldığından bu yana bize sürekli bir şeyler gönderiyordu. Çeşitli oyuncaklar, eşinin el emeği ile örmüş olduğu minik bir bere, bir adet Beşiktaşlı bebek tulumu, battaniye ve bilimum bebek hediyeleri... Kendisinin torun özlemi çektiğine inanıyordum artık.
"Maalesef, henüz sıra bekliyoruz." Onat gergince kıpırdanıp tepemizdeki ekrana bir bakış attı. "Bebeğin cinsiyeti üzerine iddiaya mı girdiler?"
Sağ gözü seğirdi. Sinirlendiği zamanlarda sağ gözünün seğirdiğine pek çok kez şahit olmuştum.
"Osman'a geldiğim zaman onunla baş başa görüşeceğimi iletin."
Karşıdan Kemal Bey'in kahkahasını işittim. "Tamam size iletirim. Mustafa Yavuzoğlu'nun dosyası hakkında bir şey danışmak istiyordum aslında size..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Maviyle Buluştuğu Çizgi
RomanceÖğrenciliği ve garsonluğu eş güdümlü olarak yürütmeye çalışan Nazlı, kendi halinde tek başına yaşayıp giden bir kızdır. En yakın arkadaşı Engin ve uzun süredir platonik aşık olduğu Buğra ile doldurduğu küçük dünyası, bir gün çalıştığı kafeye gelen b...