30. SEBEP

70.9K 3.2K 1.9K
                                    

Multimedya: Meriç Zadeoğlu

4000 kelime, umarım sıkılmazsınız. İyi okumalar :)

Odama girer girmez kapıyı kapatıp yatağa oturdum. Dediğim gibi aşağıda yaşadığım şeyler için kendimi ağlatmayacaktım. En azından deneyecektim.

Ayağa kalkıp banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkayıp kendime geldim. Saçlarımı tepeden dağınık bir topuz yaparak banyodan çıktım. Tam geri yatağa oturacağım sırada karşımda ki çalışma masasının panosuna yapıştırmış olduğum not çarptı.

Fırat abinin aldığı bilgisayardan çıkan nottu. Yanına gidip kağıdı aldım ve bir hırsla yırttım.

Fırat Zadeoğlu artık kalbimden silinmişti.

Ona dair güven kırıntısı kalmamıştı, hatta artık hepsinden gerçek anlamda nefret ediyordum. Tabii annem, babam ve Meriç abi hariç. Onlarda eğer o an da bana inanmasaydı şu an büyük bir yıkımda olurdum.

Aklıma Polat geldi. Neden aralarından en çok onun söylediği şeyler beni kırdı? Güya bundan sonra beni koruyup ağlatmayacaktı.

Yalancı.

Kafamda ki intihar düşüncelerini sildim. Tamam kabul ediyorum baya baya psikolojim bozulmuştu. Seslice oflayıp bluetooth'lu kulak üstü kulaklığımı taktım. Ardından tabletimi çıkarıp bağladım ve ruh halime uygun bir şarkı açtım.

Yatak başlığına yaslanıp ayaklarımı uzattım. Bu şekilde saatlerimi geçirebilirdim. Gözlerimi kapattım ve hiç bir şey düşünmemeye çalışarak kendimi şarkının müziğine bıraktım. Şarkının sözleri de beni ağlatmaya itiyordu, istemsizce birkaç gözyaşım aktı.

∆∆∆

Bir şeyin yüzümü yalamasıyla gözlerimi açtım. Tarçın başımda dilini çıkarmış bana bakıyordu.
Ona gülümseyip doğruldum. "Tarçın senin burada ne işin var? Daha doğrusu nasıl geldin?" Dedim ve başını okşadım.

"Benimle durmadı, beraber az önce geldik." Meriç abinin sesi ile ona döndüm. Karşımda ki dönen sandalyede oturmuş tebessümle bana bakıyordu. Gülümsedim.
"İyi yapmışsınız da, ne oldu sonra?" Diye sordum kısık bir sesle. Neyden bahsettiğimi anlamış gibi derin bir nefes verdi.

"Sonra babamlar hepsini evden kovdu, Ceydayı bunca yıl inanıp sevmem... Ah Asya gerçekleri gösterdiğin için sana çok teşekkür ederim. Nasıl olur da hiç fark edemedik bilmiyorum." Dedi üzgün bir sesle. Omuz silktim. "Ben sadece saçmalamadığımı ve söylediklerimin doğru olduğunu göstermek istedim abi." Tebessüm etti ve ayağa kalkarak yanıma geldi.

Aynı şekilde yanıma oturup beni kendine çekti ve sarıldı. "Abimler ya da diğer puştlar sana inanmadı. Özür dilerim Asya, onların tekrardan seni kırmasına izin verdiğim için özür dilerim." Cevap vermedim. "Şimdi senden istediğim bir şey var," dediğinde sorarcasına baktım. "Aşağı inip hepsinden sinirini çıkar. Bağır, çağır, kır yada dök. Ama böyle içine atma be güzelim." Dediği şeyle derin bir nefes verdim.

"Ben yoruldum abi, her seferinde saçma bir şekilde başa dönüyoruz. Artık onlara bir şey kanıtlamak yada göstermek istemiyorum. Yine her seferinde inanmak istedikleri şeye inanıyorlar. Ben de artık umursamaz olacağım, hiç bir şey için uğraşmayacağım. Güvenmek çok kötü bir şey oldu benim için, elimde ki son güven kırıntıları da biraz önce uçtu benden." Dedim ve derin bir nefes aldım.

"Biliyor musun abi? Eğer tekrardan geçmişe dönebilseydik daha doğmadan ölmek isterdim. En azından böyle iğrenç bir hayat yaşamazdım. Yada bir depoya kaçırıldığımız gün o adamın Polat'ı değil de beni vursun isterdim. Belki de tüm bu şeyleri yaşamak zorunda kalmaz ölürdüm." Deyip sonlandırdım. Meriçe bir an da içimi dökmek iyi gelmişti.

BİYOLOJİK AİLEM ✔️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin