Otuz Üçüncü Bölüm

140K 9.9K 4.4K
                                    

Merhaba,

Keyifli okumalar diliyorum. Bölüm sonu açıklamasını okuyun lütfen.

♧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Çocuğun durumu nasıl?"

Babamın saçlarımı okşayan eli annemin sorusuyla duraksama yaşarken, "İyiymiş. Az önce Bekir'le -Savaş'ın babası- konuştum," diye yanıtladı.

Kazanın üzerinden yirmi dört saat geçmişti. Eve geldiğimizde Sezen ve annem buradaydı. Yiyecek bir şeyler hazırlamışlardı ancak boğazımdan tek lokma geçmemişti.

Ruh hâlim berbattı, ayakta durmakta bile zorlanırken ağlamaktan başka bir halta yaramıyordum. Bu kadar güçsüz olmaktan nefret ediyordum.

"Asu," annemin ılımlı bir sesle bana seslenmesiyle gözlerimi açarak karşımdaki koltukta oturan suretine baktım. "Nasılsın kızım?"

Kızım... Bu kelime neden burnumun direğini sızlattı. Göz pınarlarımda bekleyen yaşlar hızlıca gözlerime akın ederken kirpiklerimi kırpmamla eş zamanlı olarak yanaklarıma ip gibi dizildi.

Alt dudağımı aşağı doğru bükülürken boğazımdaki yumruları gidermek için birkaç yutkunuşu uğurladım. "İyi değilim anne," fısıltıdan farksız sesimle babamın yanağımdaki yaşları silen eli titredi. "Kendini suçlama artık kızım," her ne kadar güçlü tutmaya çalışsa da sesi tıpkı benim gibi titremişti. Düştüğüm anda elimden tutup kaldırıyordu beni. Onu üzmeyi hiç istemiyordum. Bana hem baba hem anneydi.

"Nasıl suçlamasın Ramazan? Dolaylı yoldan da olsa Asu sebep oldu kazaya. Allah'tan kimseye bir şey olmadı,"

Annemin sözleri kalbime batan dikenlerin sayısını arttırdı. Doğru söylüyordu aslında. Duymak canımı acıtmıştı.

"Canan!" babamın öfkeli bağırışıyla dizindeki başımı kaldırdım. "Saçmasapan konuşma. Asu'nun ne suçu var! O böyle bir şey yaşansın ister miydi?" İstemezdim. Yaşanmıştı ama.

Annem bir şey söylemezken ağrıyan başım için mutfağa ağrı kesici almaya gittim. Bir bardak suyla hapı yuttum. Uyuşuk adımlarla antreye çıktım. Uyusam belki başımdaki ağrı da hafiflerdi.

"Bunca şeyden sonra Asu'yu gelin diye kabul etmezler. Beril'i iyi bilirim ben. En başta o karşı çıkar. Neyse ki iyi oldu, yol yakınken ayrılırlar. Zaten o çocuğu zerre sevmiyordum,"

Duyduklarımla salon kapısında kalakaldım. Elimi duvara yaslayarak gözlerimi kapayıp açtım. Bu durumda bile düşünceleri aynıydı. Can çıkmayınca huy çıkmaz diye bir söz vardı. Annem bunun kanlı canlı örneğiydi.

"Canan ömrümü yedin kadın. Kızımızın hâlini görmüyor musun? Çocuk perişan oldu kendini suçlamaktan. Yangına körükle gitmeyi bırak artık. Neden geldin ki sen buraya?"

155 POLİSİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin