18. Nefret

23.5K 1.1K 1.2K
                                    

Teşekkür ederim 59k için.

Alexxy2o00n

Merhaba ballarım bu bölümü yukarıdaki okuyucularıma ithaf ediyorum.

Bana sürekli destek olup, beni motive ettiğiniz için teşekkür ederim tatlılarım.

Varlığını belli eden, her satırda duygularını belli eden okuyucularıma da çok teşekkür ederim.

Keyifli okumalar:)

Belimden tekrar tutup beni kendine çektiğinde, direnmeyip gözlerine ürkerek baktım. "Anne itiraf ediyorum. Bu gelinin ile başım türlü türlü belalara ve dertlere girdi. Sanırım hepsine de değdi." Dediğinde, yine aynı şey oldu. Kalbim yine tomurcuklanıp filizlendi. Demir bana hiç iyi gelmiyordu. Sağ elini yüzüme çıkartıp parmaklarıyla yüzüme nazikçe dokundu. "Küçük aslan bu akşam biraz konuşalım. Senden özür dilemek istediğim bazı konular var." Deyip dudaklarını alnıma bastırdı.

Birkaç saniye dudakları al alnımda duraksadığında gözlerimi kapatarak, elimi dudaklarımdan çekip omuzlarına tutundum. Demir başımı döndürmüştü. Ya da gerçekten başım dönüyordu. Ayaklarımın altındaki zemin sallanıyor ve bütün kanımın bedenimden çekildiğini hissettim. Kafamın içine ağırlık çökerken, kulaklarımda çınlanan ses ile yüzümü ekşiterek Demir'e sıkıca tutundum. Bacaklarım bedenimi daha fazla taşıyamayınca, zihnimi karanlığa bedenimi de Demir'in kollarına bırakarak karanlığa esir oldum.

🖤

Küçük bir kuyuda, yalnız başımaydım. Kuyunun zeminine, oluk oluk akan suların içinde oturmuş, dizlerimi kendime çekmiş bir şekilde, zifiri karanlıktan parlayacak bir umut ışığını bekliyordum. Bedenim alevler içindeydi ama yine de inanılmaz derecede üşüyor ve titriyordum. Dişlerim acımasızca birbirine vuruyor, çenem acı içinde titriyordu.

Gözlerimden akan sayısız damlalara yenisi eklenirken, bir an nefesim kesildi ve ben öleceğimi sandım. Kuyudaki bütün oksijeni çekiyorlardı sanki. Bedenim yere yığılınca gözlerim açılmak için zihnime yalvarmaya başladı. Ama zihnim gözlerimi açmamakta kararlıydı. Bu soğuk karanlık kuyuda ölüme yaklaşıyordum. Bana yardım eden kimse yoktu.

"Uğur böceğim!"

Karanlıkta kulağımı bayram gününe çeviren sesi duymamla gözlerim açıldı ve ben kendimi kurak bir arazide buldum. Tepemdeki güneş üşüyen bedenimi ısıtmak için tüm gücüyle parlıyordu. Bu sefer vücudumdaki sussuzluk oranı artmış yardım istemek için etrafıma korkuyla bakınıyordum.

"Uğur böceğim! Bana bak güzelim." Tanıdığım ve uzun zamandır özlemini çektiğim sesin sahibiyle göz göze geldiğimizde yüreğimde kopan fırtınaya gözyaşlarım can atarak eşlik ettiler. Batuhan karşımda bana gülümseyerek yaklaşınca, kocaman adımlarla ona doğru koşmaya başladım. Ayaklarıma batan taş ve dikenleri umursamadan kahramanıma koşuyordum. Onun kollarının arasında güvende olmayı özlemiştim.

Hıçkırarak durduğumda, göğüs kafesimi yumruklayan kalbim kuş olup özgürlüğüne uçmak istedi ama isteğini yapmayıp, derin bir nefes aldım. Batuhan, aramızda birkaç adım bırakıp durduğunda acıyla gülümseyip, "Geldim uğur böceğim. Geldim güzelim, seni o canavardan kurtarmaya geldim." Der demez, çocuk gibi sitem etmeye başladım. "Daha erken gelemez miydin? Geç kaldın aptal!" Dedim bağırarak. "Bak bana! Öldürüyorlar beni. Uğur böceğini öldürüyorlar ve sen geç kaldın!" Dizlerimin bağı çözüldü ve dizlerim acımasızca yere kapandı. "Kaybettim Batu, ölüyorum." Dedim hıçkırarak. Kafasını anında iki yana sallayıp önümde diz çöküp yüzümü avuçlarının arasına aldı.

ZümraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin