one.

49 9 67
                                    

Lütfen, hastamızı elinizden geldiğince mutlu hissettirin.

-

Dean, Alex'le birlikte taştan patikada hastaneye doğru yürüdü. Alex'in yeni işinde ilk günüydü. Hastanenin bahçesine ulaştıklarında daha hızlı yürümeye başlayınca ikisi için hastane görüş alanlarına girdi. 

Dean, o gün olacaklar için heyecanlı olduğunu bildiğinden önden Alex'in gitmesine izin verdi. Hastanenin lobisi etil alkolle karışık bir ilaç kokusunu andırıyordu, Alex'i biraz üzdü, en azından daha güzel kokmasını sağlamak için güzel kokulu mumlar veya oda spreyleri koyabileceklerini düşündü bir an.  

"Benim adım Alexander Davin, kanserli hastalara yardım işi için buradayım." Alex masada çalışan kadına gülümsedi, gün boyu çalıştığından saçları yüzüne gelmesin diye saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı kadın. Dean, odasında kendini bekleyen kız arkadaşından dolayı kendini de kaydettirmek için diğer kadınlara baktı ve Alex'e döndü. "Arwen'i görmeye gideceğim, tamam mı? Hastanla görüşmen bittiğinde bana nasıl olduğunu söyle." Alex arkadaşının sözlerine başını salladı, sessizce Arwen'in hastalığından kurtulup bir an önce taburcu olması için ufak bir dua etti. 

"Her şeyiniz hazır, Doktor Luka bugünkü hastanızın kim olduğu konusunda size yardımcı olacak." Alex, uzun beyaz doktor önlüğü giymiş neşeli görünümlü bir adamın bakışlarını gördüğünde, kısa bir selam verdikten sonra kadına gülümsedi. Kadının nezaketle verdiği kimlik kartını taktıktan sonra, ilk hastasının kim olduğunu görmek için söz konusu doktorun yanına gitti. 

"Ah Bay Davin! Sizi bekliyordum!" Doktor Luka, Alex'in omzunu nazikçe patpatladı ve hastanenin üçüncü katına çıkabilmeleri için onu asansörlere doğru yönlendirdi. "Merhaba efendim." Alex buradaki insanlar için yapacaklarından dolayı çok mutluydu, onları mutlu etmek, bu zorlu süreçten geçerken mutlu hissetmelerine yardım etmek istiyordu. 

"Kanser hastalarına ilk kez mi yardım ediyorsunuz?"  Doktor Luka, gözlerinde merakla Alex'e baktı. Üç rakamı yazan düğmeye bastı, asansör üçüncü kata çıktı. Alex doktorun sorusuna başını salladı, gergin değildi aslında daha çok heyecanlıydı.

"Harika olacaksınız! Merak etmeyin."  Doktor elinde tuttuğu dosyadan, Alex'in adını ve hastasının adını bulmaya çalışıyordu. "İşte buradasın," Alex'in gülümsemesi daha da parlaklaştı "Matthew James Evans, 311 numaralı odadaki hastanız."

Asansör kapıları ses çıkarmadan açıldı, Alex hızla başını salladı. "308, 307? Hayır, burada."  Pembe saçlı çocuk kapı numaralarıyla biraz uğraştı, 311 numaralı odaya gelene kadar birkaç  odaya yanlışlıkla girmişti. Kapının kenarındaki yerde oda numarasıyla birlikte Matthew James Evans'ın adı yazıyordu. Ciğerlerine neşe doldu. Kapının ardındaki odada onun buradaki ilk hastası vardı. 

Hastane odasının kapısının tokmağını çevirdiğinde kapı kolayca açıldı, bir köşeden bir köşeye yığılmış posterler ve cd kutuları ile dolu bir oda ortaya çıktı. Yatakta uzun boylu biri görünüyordu, başı yatak korkuluğunun üzerine yaşlanmışken öylece oturuyordu. Bir hemşire şu anda koluna iğne yapıyordu, günlük dozu için ilacını yeniden doldurmadan hemen önce Matthew, Alex'in odada olduğunu görmüştü, bir süre ona baktı.

"Saçların güzelmiş." Matthew, hemşire gittikten sonra Alex'in saçlarına yorum yaptı. Alex güldü ve saçlarında ellerini gezdirdi. 

"Biliyor musun? Yapan bayan, pembeyi sevdikleri için tüm kızların benden etkileneceklerini söyledi." Alex, Matthew'in yatağının yanındaki sandalyeye oturdu. Matthew, saçına biraz daha uzun baktı ve bir "tch" sesi çıkarmadan önce kaşını kaldırdı. "Ona gerçekten inandın mı?" Alex durumunun o kadar da kötü görünmediğinden şikayet ederken bu sefer Matthew karşısında oturan ona hafifçe güldü.

"Her sabah aynaya bakıyorum, nasıl göründüğümü biliyorum!" Matthew, açıklamasına başını salladı ve içini çekti. Bakışları odasının panjurlarına takıldı.  "Yakında öleceğimi söylemek için mi buradasın?"  Alex'in gözleri büyüdü, bir an için Matthew'in aklının muhtemelen ne düşündüğünü unutmuştu. 

"H-hayır. Ben doktor değilim, seni mutlu etmek için buradayım." Matthew inanamayarak Alex'e baktı. Alex'in gülümsemesi o kadar parlaktı ki neredeyse Matthew'in de gülümsemek istemesine neden oluyordu ama gülümsemedi, yapamadı. 

"Sürmeyecek bir şeyi hissetmemeyi tercih ederim."

-

Çevirmek kolay fakat tercüme etmek zor. 😿👍

he's beautiful. | mattlex.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin