19. Arzu

26K 1.1K 1.1K
                                    

Merhaba bebeklerim.

Buradan profilimi takip edebilirsiniz.

thezelalo

Yorum yapıp vote vermeyi unutmayın.

Keyifli okumlar:)

Yaklaşık on beş dakika sonra yatağa çöken ağırlıkla, yorganın altına giren bedenden uzaklaşarak yatağın ucuna kadar ilerledim. Nefesi dahi tenime değsin istemiyordum. Kokusu burnuma dolmasın, tenime dokunmasın, gözlerimiz bile ilişmesin istiyordum.

"Anne? Nefret nasıl bir duygu?"

"Kızım, nefretin nasıl bir duygu olduğunu ancak gerçekten birinden nefret edersen anlarsın. Sana şu anda maalesef anlatamam. Hem sen nefret etmeyi sevmiyorsun ki." Demişti annem.

Anne artık nefret ediyorum. Ve nasıl bir duygu olduğunu biliyorum. Önemli olan ne biliyor musun? En büyük nefretimi ise babam aldı. Ondan nefret ediyorum. Ve canavarlaştırdığı Demir'den de nefret ediyorum. İkisi ölsün ve hiç yaşamamış olsun istiyorum.

🖤

Derinden duyduğum tıkırtıyla sırt üstü uzanıp uyumaya devam ettim. Birkaç saniye sonra soluma çöken ağırlıkla belime sıkıca dolanan kolların kime ait olduklarına bakmak için gözlerimi aralayıp kafasını göğsüme yaslayan Hazla'la göz göze geldik. Her zamanki enerjisiyle bana gülümserken, uykulu gözlerimle gülümseyip kollarımı küçük bedenine doladım. "Günaydın Zümra." Dedi neşeyle. "Günaydın meleğim." Dedim ve saçını yavaşça okşadım. Kollarını belimden ayırıp doğrulup, oturdu. "Annem sizi uyandırmamı istedi. Kahvaltı on beş dakikaya hazır olacakmış." Dediğinde, kafamla onaylayıp Demir'in olduğu tarafa baktım ama yerinde yoktu. Banyodan gelen su seslerinden, Demir'in duş aldığını anlayarak, "Tamam tatlım. Hemen hazırlanıp geliyoruz." Dedim pürüzlü çıkan sesimle. Uzanarak Hazal'ın yanağını öptükten sonra esneyerek yataktan kalktım. Hazal odadan çıktığında, dolaba yönelip bugün giyeceğim elbiselerimi hazırladıktan sonra, giymeye başladım.

Yüksek bel, siyah yırtmaçlı pantolonumu, beyaz crop ile kalçalarımı kapatan kot ceketimi de giyip, saçlarımı tarayıp açık bırakarak, tamamen hazırlandığıma kanaat getirerek son olarak da boynuma parfümümü sıkıp aynadan son kez kendime baktım. Kahkülümü son anda fark ettiğimde saçlarımın içine itekleyip, tel tokalarla saçlarıma tutturdum. Yüzüme düşmelerinden nefret ediyordum. Uzayana kadar tel tokalarla idare edecektim işte.

Banyodan kesilen su sesinden birkaç saniye sonra açılan kapıdan, Demir, belinde beyaz havluyla çıkıp dolaba yöneldi. Arkasında kas katı kesilmiş, belindeki gamzelere bakarken içime yerleşen yazın kavurucu sıcaklığıyla terlediğimi hissettim. Dilimle dudaklarımı ıslattım ama dudaklarım anında tekrar kurudu ve suya muhtaç kaldı. Kalbim o sıcaklığa daha fazla dayanamayıp eridi ve oluk oluk kanlar mideme döküldü. Zorla yutkunup bakışlarımı yavaş yavaş sırtına çıkarttım. Parmaklarım sırtındaki izi belli olan yarasına dokunmak için can atarken, ellerimi yumruk yapıp olağan gücümle sıktım.

Dudaklarımdan kocaman bir hıçkırık kaçınca, hızla elimle dudaklarımı kapatarak arkamı döndüm. "Burada mıydın? Aşağıya indiğini düşünmüştüm." Dediğini duydum ama ona dönmedim. "Zümra, iyi misin? Neden arkanı döndün?" Muhtemelen anlamamıştı çünkü sesi gayet normal çıkmıştı. Elimi dudaklarımdan çekip gözlerimi ovuşturmaya başladım. "Gözüme to- toz kaçtı." Dedim aklıma gelen ilk yalanı uydurarak. Gözlerimi sıkıca kapatıp, derin bir nefes aldığımda az önceki görüntüsü zihnimin en işlek yerinde kendisine yer edinmişti. Sırtı hâlâ gözlerimin önünde cap canlı bir şekilde duruyordu. Yaklaşan adım sesleriyle gerginliğim katlandı ve ben gözlerimi olağan gücümle sert ovmaya başladım. Çünkü yalanımı anlamasını istemiyordum. "Küçük aslan bana dön." Dediğinde ovuşturmayı bırakıp, "Yok, iyiyim. Geçti geçti. Sen git. Makyajımı tazeleyip gelirim." Dedim ama ortalıkta yapılmış bir makyaj bile yoktu. "Zümra, bana bak güzelim gözlerine zarar verirsin böyle yaparak. Bırak da ben bakayım." Dedi.

ZümraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin