~13~

806 63 8
                                    

Keyifli okumalar...

---------------------

Sabah uyandığımda üzerimde ki ağırlığı fark ettim. Kaynağına bakmak için üzerime baktığımda bir adet kol ve bir adet bacak gördüm. İkisi de üzerimden yatağın diğer ucuna uzanıyordu. Sırt üstü yatmıştım ve birinin kafası da boyun girintimde nefes alıp vererek beni gıdıklıyordu. Hey!

Dün gece neler olduğunu düşündüm ve eksik olan parçaları yerleştirdim. Dün Rüzgar ile birlikte uyumuştuk. DÜN RÜZGAR İLE BERABER UYUMUŞTUK EVET! Gözlerimi tavandan ayırdım ve Rüzgarın yüzüne odakladım. Hala kaşları çatıktı, hala tehlikeli gözüküyordu. Fakat öne çıkıp büzüşmüş alt dudağı bu havayı bozup masum bir çocuğa dönüştürüyordu onu.

Onu izleyebilmek için bir süre daha üzerimde ki ağırlıklara dayandım. Biraz daha bekleyebilirdim fakat sıcaklığa daha fazla tahammülüm kalmamıştı. Sesimin uykulu çıkmasına özen göstererek "Rüzgar çok sıcak oldu, kalk hadi." Karşılık olarak ise sadece mırıltılar. "Ya Rüzgar kalksana!" Sesimi uykulu çıkartmam sorun olmuyordu fakat sakin çıkması için inanılmaz bir çaba sarf ediyordum. Yanımda Rüzgarın uyumasını bırakın hayatım da hiçbir erkekle aynı yatakta yatmamıştım. Emirle birkaç kez uyumuştuk fakat Emir benim yakın arkadaşımdı. Yani erkekten sayılmazdı. Şey yani hayır sayılırdı, neden sayılmasın? Erkek o. Ama işte yakın arkadaşım ya. Of anlaşılmıştır işte!

Gerekmedikçe erkeklerle bile konuşmayan bana ne olmuştu? Bu hastanede bana ne olmuştu? Cevabını bilmediğim sorulardan nefret ediyordum. Bildiğim bir şey vardı o da, ben bu değildim. Burası beni bir şekilde değiştirmeye başlamıştı. Hayır delirmiyorum kesinlikle kendimdeyim. Lafa giren iç sesim oldu 'Delilerde böyle derdi zaten.' Kes sesini!

Gücümü ve cesaretimi toplayarak Rüzgarı ittirdim ve onu yataktan attım. Evet yanlış okumadınız yataktan attım. Yere düşerken gözlerini açıp yüzünün aldığı o ifade beni ne kadar eğlendirse de sonradan içimi inanılmaz bir endişe kapladı. Beni dövmezdi öyle değil mi? Harika yine düşünmeden hareket etmiştim.

Yatakta oturup en köşesine sinmiştim. Güldüğümü görmesin diye de yorganı ağzıma kadar çekmiştim. Merakla vereceği tepkiyi bekliyordum. Düştüğü yerden kalktı ve oturdu. İki kolunu bağlayıp yatağın üzerine koydu ve başını da üzerlerine yerleştirdi. Mahmur gözlerle bana bakarak "Sana da günaydın ufaklık." Ardından hemen yanına oturmuş olduğum yastığı çekti ve yere koydu. Sonrada başını koyup uykusuna devam etti. Mırıldanarak "Çok ağırsın." Dedim duyacağını tahmin etmemiştim ama Rüzgar insanları şaşırtmayı sever. "Beni izlerken hiç öyle demiyordun. Ayrıca beni yataktan atmanın cezasını çekeceksiniz küçük hanım." Ben kızarmaya başlarken o da güldüğünü belli eden sesler çıkartıyordu. Şu an ki rezilliğimi dile getirecek kelimeler aradım ama bulamadım. Yerin acilen yarılması ve benimde içine atlamam gerekiyordu.

Kendimi savunmak adına konuştum. "Günlerdir uyumadığın çok belli bende birazcık uyusan iyi olur diye düşünmüştüm o kadar. Seni izlediğimi mi sandın?" dedikten sonra yapmacık bir şekilde güldüm. "Ayrıca bana oyuncak ayıymışım gibi sarılıyordunuz bayım." Diye onu taklit ederken tek amacım onun da utanmasını sağlamaktı. "Ufak bir ayı." Dediğini duydum. Bir şeyler daha demişti fakat anlaşılmamıştı. Gerçekten uykusu vardı.

"Benim ufaklığım, mmm." Dediğinde içimde adlandıramadığım şeyler hareket etmeye başladı. Kitaplarda ki şu 'midemde ki kelebek' olayı bu olmalıydı. Yataktan kafamı uzatım ve Rüzgara baktım. Sırt üstü yatıyordu ama kafası yatağa dönük değildi. Ağzında bir şeyler geveliyordu ve arada 'mmm' şeklinde bir ses çıkartıyordu. Bilerek yaptığını düşündüm. Tamam, bu saçmaydı neden bilerek yapsın?

Onu izlemeye devam ediyordum ki Rüzgarın "Beni izlemeye doyamıyorsun öyle değil mi?" demesiyle doğruldum ve ona bakmayı bıraktım. Gözleri kapalı olduğu halde nasıl ne yaptığımı bilmişti? Beni utandırmaktan ne zaman vaz geçecekti? Yataktan doğruldum ve pencereye ilerledim. Başında durdum ve bahçeye göz attım.

Hastalar dışarıdaydı. Çok kişi yoktu fakat kalabalıktı. Hastalara bakmaya devam ederken Rüzgarın neden burada olduğunu düşündüm. Tahmin yürütmeye çalıştım fakat başarısız oldum. Kayra'nın neden burada olduğunu biliyordum. Kafayı sıyırmıştı ve burada olmayı hak etmişti. Kendi durumumu da biliyordum ve ben burada olmayı hak etmiyordum. Tamam, liseden nefret ediyor olabilirdim fakat lise, bu tımarhaneden kat be kat daha çekilesi bir yerdi.

Rüzgarın neden burada olduğunu bilmiyordum. Burada olmayı hak edip etmediğini bilmiyordum. Onunla sabah aynı yatakta uyanmamın doğru olup olmadığını bilmiyordum. Beni Kayradan kurtarmış olabilirdi pekala ama bu ona güvenmem için yeter miydi? Doktor Yıldıray Bey haklıydı. Buradan bir arkadaş edinmem doğru değildi. Bu benim için sorun teşkil de etmiyordu. Hep yalnızdım nede olsa.

Bir sürü sorum vardı ve yanıtları da arkamda, yerde yatan kişideydi. Sorularımın cevabını almayı umarak "Neden buradasın Rüzgar?" dedim.

"Uyumak için geldiğimi söylemiştim ufaklık."

"Hayır, yani neden 'buradasın'" Burası derken bu sefer hastane olduğunu sesimle belli etmiştim. Anlar mıydı?

"Zamanı gelince öğrenirsin. Şimdi sesini kes uyumak istiyorum." Kaba şey.

"Yoksa sende mi beni revirde bir sandalyeye bağlayıp işkence ederken mi söyleyeceksin?" dedim ve güldüm. Neşeden yoksun bir gülüştü bu. Cevap bekliyordum ama sadece sessizlik vardı. Arkamı döndüğümde Rüzgarı doğrulmuş halde buldum. Dizlerini kendine çekip açmıştı. Kollarını dirseklerinden dizine sabitlemişti ve eğik olan başını ellerinin arasına almıştı. "Bu bir daha tekrarlanmayacak Doğa. Sana bir daha zarar vermesine izin vermeyeceğim. Kimsenin." Rüzgara cevap vermedim ve geri camdan bakmaya devam ettim.

Bu sefer arkamı dönmeyerek bir soru daha yönelttim. "Kayra sana zarar vermek için neden beni kullandı Rüzgar?"

*************

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyiin. Görüşmek üzeree.

Zamansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin