Otuz Yedinci Bölüm

124K 9.6K 4.5K
                                    

Merhaba,

Bölümün ikinci partıyla geldim, dil altı haplarını hazırlayın 🌡💥

Keyifli okumalar diliyorum.

♧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kum torbasını yumruklayan çıplak ellerinin eklemlerinin parçalandığı hatta yer yer kanadığını hissetse de durmadı.

Terden ıslanan saçları her yumruk darbesinde havalanarak alnına çarpıyor, ciğerlerine yetmeyen soluklar sesli bir biçimde dudaklarından sıyrılıyordu.

Sıkılı yumrukları ve kasılarak dalgalanan kol kaslarında oluşan ter damlalarını boynundaki havluyla silerek torbayı bileklerindeki tükenmek bilmeyen deli kuvvetiyle yumruklamaya devam etti.

"Savaş, ellerin parçalanacak amına koyayım, dur artık lan!"

Fatih'in saymayı bıraktığı ikazlarından birine daha kulak asmadan yumruklarının darbelerini sertleştirdi.

Bütün bedenini saran saf öfkeden kurtulmanın tek yolu buydu. Yoksa çevresindeki insanlara çatardı, huyunu iyi biliyordu.

Savaş'ın kendisini duymadığına kanaat getiren Fatih yiyeceği azara rağmen kum torbasını tutup geriye doğru iteledi. Savaş'ı omzundan ittirdi. "Eklemlerin sikildi, ara ver biraz!"

Savaş birbirine bastırdığı dişlerini öfkeyle gıcırdattı. "Siktir git şuradan Fatih!" diye kısık bir sesle homurdandı.

Elini ense köküne yerleştirerek boynunu tok bir kemik sesiyle kütletti.

Ter damlalarıyla nemlenen çıplak göğsü düzensizleşen nefeslerinin etkisiyle kabarıp sönüyordu.

Fatih onun bu umarsız davranışlarına iyice ayar olduğunu hissederken sinirlerine hâkim olamadan sertçe konuştu.

"Sana buradan bir çakarım, duvarı öpersin. Böyle mi bulacaksın o şerefsizi. Kendine eziyet ederek mi?"

"Böyle bulacağım ulan! Masa başında olunca bir bok mu yapabiliyoruz? Sevdiğim kadını taciz eden orospu çocuğu benden başka kimsenin umrunda değil! Sadece benim aramamla olacak iş mi Fatih?"

İki günden beri karakolda sabahlamıştı ama hiçbir ilerleme kaydedememişlerdi. Hâlâ mesajların kime ait olduğu muammaydı.

"Biliyorum kardeşim. İmkânlarımız kısıtlı ama ben varım, Hamza var, Samet var. Gerekirse kapı kapı dolaşır Gbt sorgularız. Seni ve yengeyi çaresiz bırakır mıyız lan biz?"

Savaş, "Eyvallah," dedi gergin bir sesle.

"Hadi sinirini attıysan gidelim. Git duşunu al, karakola geçelim. Yeniden elimizdeki bilgileri inceleyim, belki gözden kaçan bir detay vardır. Canını sıkma, bu meseleyi çözüme kavuşturmadan dosyayı kapattırmayız,"

155 POLİSİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin